Geleceğin Yatırım Trendi: BIST Sürdürülebilirlik Endeksi

Günümüzde yatırım kararları sadece finansal verilerle değil, şirketlerin çevresel ve sosyal sorumluluklarıyla da şekilleniyor. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi, Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) kriterlerine uyumunu ölçerek yatırımcılara yol gösteriyor.

Peki, bu endeks nasıl çalışıyor ve neden önemli? Küresel sürdürülebilirlik endeksleri şirketlere ne gibi avantajlar sağlıyor? Sürdürülebilir yatırımın geleceğini şekillendiren bu sistemin detaylarını ve dünya çapındaki etkilerini keşfedin.

İçindekiler

  1. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi Nedir?
  2. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi Neden Önemlidir?
  3. Dünyada Sürdürülebilirlik Endeksi Örnekleri
  4. Sürdürülebilirlik Endekslerinin Şirketler ve Yatırımcılar İçin Önemi
  5. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’ne Dahil Olmak İçin Şirketler Ne Yapmalı?
  6. Gelecek Sürdürülebilir Yatırımlarda

1. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi Nedir?

Borsa İstanbul (BIST) Sürdürülebilirlik Endeksi, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) kriterlerine uygun hareket eden şirketleri bir araya getiren bir endekstir. Bu endeks, yatırımcıların sürdürülebilirlik performansı yüksek şirketlere yönelmesini teşvik ederken, şirketlerin de uzun vadeli değer yaratmasını hedefler. 2014 yılında oluşturulan BIST Sürdürülebilirlik Endeksi, Türkiye’de sürdürülebilir yatırımların önünü açan önemli bir yapı taşıdır.

2. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi Neden Önemlidir?

  • Sürdürülebilir Yatırımları Teşvik Eder:

BIST Sürdürülebilirlik Endeksi, çevresel ve sosyal sorumluluk ilkelerine uygun hareket eden şirketleri ödüllendirerek yatırımcıların bilinçli tercihler yapmasına olanak tanır. Bu sayede, doğaya ve topluma zarar vermeyen iş modelleri desteklenmiş olur.

  • Şirketlerin Risk Yönetimini Güçlendirir:

Sürdürülebilirlik ilkelerine uyum sağlayan şirketler, uzun vadede daha az finansal ve operasyonel riskle karşılaşır. Küresel iklim değişikliği ve doğal kaynak kıtlığı gibi tehditler göz önüne alındığında, sürdürülebilir iş yapış biçimleri şirketleri daha dayanıklı hale getirir.

  • Kurumsal İmajı Güçlendirir:

Sürdürülebilirlik odaklı şirketler, yatırımcılar, müşteriler ve çalışanlar tarafından daha olumlu algılanır. Bu durum, markaların rekabet gücünü artırır ve uzun vadede finansal performanslarını olumlu etkiler.

  • Sermaye Akışını Yönlendirir:

Küresel piyasalarda sürdürülebilir fonlar giderek daha fazla önem kazanıyor. Sürdürülebilirlik endekslerinde yer almak, şirketlerin uluslararası yatırımcılardan daha fazla ilgi görmesini sağlar.

Plant growing from coins outside the glass jar on blurred green natural background for business and financial growth concept

3. Dünyada Sürdürülebilirlik Endeksi Örnekleri

BIST Sürdürülebilirlik Endeksi, dünyadaki birçok benzer endeksin izinden giderek Türkiye’de sürdürülebilir yatırımların büyümesini sağlıyor. İşte dünya çapındaki önde gelen sürdürülebilirlik endeksleri ve bunların etkileri:

  1. Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi (DJSI)

1999 yılında kurulan DJSI, sürdürülebilirlik performansına dayalı olarak şirketleri değerlendirir ve en iyi ESG uygulamalarını benimseyen firmaları belirler. Küresel yatırımcılar için bir referans noktası olan DJSI, sürdürülebilir iş modellerine sahip şirketlerin öne çıkmasını sağlıyor.

  1. FTSE4Good Endeksi

Londra Borsası’nda işlem gören FTSE4Good Endeksi, insan hakları, çevre ve kurumsal yönetişim gibi konularda belirli standartları karşılayan firmaları içerir. Bu endekste yer alan şirketler, sürdürülebilirlik taahhütleri sayesinde küresel yatırımcılardan daha fazla fon çekebiliyor.

  1. MSCI ESG Liderler Endeksi

MSCI tarafından oluşturulan ESG Liderler Endeksi, çevresel ve sosyal sorumluluk konularında üstün performans gösteren şirketleri belirler. Kurumsal yatırımcılar için önemli bir gösterge olan bu endeks, şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini geliştirmelerine katkı sağlıyor.

  1. STOXX Global ESG Leaders Endeksi

Avrupa merkezli STOXX ESG Leaders Endeksi, en iyi sürdürülebilirlik uygulamalarına sahip şirketleri içerir. Bu endekste yer alan firmalar, ESG kriterlerine uyum sağlayarak yatırımcı güvenini artırıyor.

4. Sürdürülebilirlik Endekslerinin Şirketler ve Yatırımcılar İçin Önemi

Sürdürülebilirlik endeksleri, şirketler için bir prestij kaynağı olmanın ötesinde finansal performansı doğrudan etkileyen faktörler arasında yer alıyor. ESG kriterlerine uyum sağlayan şirketler:

  • Daha düşük finansal risk taşır ve uzun vadede istikrarlı getiri sağlar.
  • Sürdürülebilir fonlardan yatırım çekerek piyasa değerlerini artırır.
  • Kurumsal itibarlarını güçlendirerek müşteri ve çalışan bağlılığını artırır.

Öte yandan, yatırımcılar için bu endeksler, geleceğin ekonomik trendlerini takip etmeleri açısından önemli bir rehber görevi görür. Küresel sürdürülebilirlik girişimleri hız kazandıkça, ESG performansı yüksek olan şirketlere yapılan yatırımların artacağı öngörülmektedir.

5. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’ne Dahil Olmak İçin Şirketler Ne Yapmalı?

BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’ne dahil olabilmek için şirketlerin aşağıdaki kriterlere dikkat etmesi gerekmektedir:

  1. Çevresel Politikalar: Karbon ayak izini azaltma, yenilenebilir enerji kullanımı ve atık yönetimi gibi çevresel stratejilere sahip olmak.
  1. Sosyal Sorumluluk: Çalışan hakları, topluma katkı ve etik tedarik zinciri gibi konulara duyarlı olmak.
  1. Kurumsal Yönetişim: Şeffaf yönetim yapısı, etik değerler ve paydaş katılımı gibi unsurların güçlü olması.

Bu kriterleri sağlayan şirketler, sürdürülebilirlik endekslerine dahil olarak yatırımcı güvenini kazanabilir ve finansal performanslarını güçlendirebilir.

6. Gelecek Sürdürülebilir Yatırımlarda

Sürdürülebilirlik artık sadece bir seçenek değil, iş dünyasının yeni normali. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi, yatırımcılara geleceğe yön veren şirketleri seçme fırsatı sunarken, doğaya ve topluma duyarlı iş modellerini teşvik ediyor. Ancak gerçek dönüşüm için sadece finansal piyasaların değil, iş dünyasının her alanında somut adımlar atılması gerekiyor.

Biz ecording olarak, yenilikçi çözümlerimizle doğayı korurken sürdürülebilir iş modellerine katkı sağlamaya devam ediyoruz. ecoDrone teknolojimizle ağaçlandırma projelerini hızlandırıyor, karbon yutaklarını artırarak iklim krizine karşı mücadele ediyoruz. 

Eğer siz de sürdürülebilir geleceğe yatırım yapmak ve doğaya gerçek bir katkı sağlamak istiyorsanız, bizimle iletişime geçin ve bu dönüşümün bir parçası olun!
Detaylı bilgi için: https://ecording.org/kurumlaricin/

Doğanın Karbon Tutma Mekanizması: Karbon Yutağı Nedir?

İklim krizi ile mücadelede önemli bir kavram olan karbon yutağı, atmosferdeki karbondioksiti (CO2) tutarak gezegenimizin sıcaklık dengesini koruyan doğal ve yapay sistemleri ifade eder. Ormanlar, okyanuslar, topraklar ve hatta bazı insan yapımı teknolojiler karbon yutağı görevi görerek karbonun doğal döngüsünü düzenler. 

Peki, karbon yutakları tam olarak nasıl çalışır? Neden bu kadar önemlidir? Ve karbon ayak izimizi azaltmada nasıl bir rol oynarlar? İşte karbon yutağı hakkında en çok sorulan sorular ve yanıtları.

İçindekiler

  1. Karbon Yutağı Nedir?
  2. Karbon Yutağı Nasıl Çalışır?
  3. En Büyük Doğal Karbon Yutakları Nelerdir?
  4. Ağaçlandırma ve Karbon Yutakları Arasındaki İlişki
  5. Karbon Yutakları İklim Değişikliğini Nasıl Önler?
  6. Karbon Yutağı Kapasitesini Artırmak İçin Neler Yapılabilir?
  7. Yapay Karbon Yutakları Var Mı?
  8. Karbon Yutaklarının Geleceği Nasıl Görünüyor?

1. Karbon Yutağı Nedir?

Karbon yutağı, atmosferdeki karbonu emerek depolayan doğal veya yapay sistemlere verilen isimdir. Bu yutaklar, gezegenimizin karbon dengesini sağlamak ve iklim değişikliği ile (iklim krizi) mücadele etmek açısından kritik bir rol oynar. 

Doğal karbon yutakları arasında ormanlar, toprak, okyanuslar ve bataklıklar bulunur. Yapay karbon yutakları ise insan eliyle oluşturulan karbon yakalama ve depolama teknolojilerini içerir.

2. Karbon Yutağı Nasıl Çalışır?

Karbon yutakları, fotosentez, kimyasal reaksiyonlar veya fiziksel emilim yoluyla atmosferdeki karbondioksit hapseder. Örneğin, ormanlar fotosentez yaparak CO2’yi emer ve oksijen üretir. Okyanuslar ise CO2’yi yüzey sularında çözüp deniz organizmaları tarafından kullanılır hale getirir.

3. En Büyük Doğal Karbon Yutakları Nelerdir?

Dünyadaki en büyük karbon yutakları şunlardır:

  1. Ormanlar: Özellikle tropikal yağmur ormanları, geniş yapraklı ağaçlar sayesinde büyük miktarda CO2 depolar.
  1. Okyanuslar: Küresel karbon döngüsünün en büyük aktörlerinden biri olan okyanuslar, atmosferdeki karbonun yaklaşık %30’unu emer.
  1. Toprak: Organik madde birikimi ve mikroorganizmalar aracılığıyla karbonu uzun süre tutar.
  1. Turba Bataklıkları ve Mangrov Ormanları: Atmosferdeki karbonu binlerce yıl boyunca saklayabilen ekosistemlerdir.

4. Ağaçlandırma (Ormanlaştırma) ve Karbon Yutakları Arasındaki İlişki

Ağaçlandırma (ormanlaştırma), karbon yutaklarının kapasitesini artırmanın en etkili yollarından biridir. Ağaçlar, fotosentez yoluyla atmosferdeki CO₂’yi emerek biyokütlelerinde depolar. Ormanlar ne kadar büyük ve sağlıklı olursa, o kadar fazla karbon tutabilirler. Yeni orman alanları oluşturmak, yok edilen ormanları yeniden canlandırmak ve mevcut ormanları korumak, karbon yutaklarının güçlenmesini ve karbon emisyonlarının artmasını sağlar.

Özellikle Karaçam (Pinus nigra) ve Kızılçam (Pinus brutia) gibi asli orman ağacı olan türler, Türkiye’de yayılışı geniş olan ve ormanların sürdürülebilirliği için kritik olduklarından dolayı tercih edilir. ecording olarak gerçekleştirdiğimiz drone (insansız hava araçları) ile ağaçlandırma (ormanlaştırma) çalışmaları sonucunda, ormanlaştırma açısından gereksinim görülen tüm alanlara tohum (tohum topu) atışları (ekimi) gerçekleştirerek orman ekosistemlerini büyütüyoruz ve karbon emisyonunun artmasına katkıda bulunuyoruz.

5. Karbon Yutakları İklim Değişikliğini Nasıl Önler?

Karbon yutakları, atmosferdeki CO₂ seviyelerini dengeleyerek küresel ısınmayı yavaşlatır. Yükselen sıcaklıkların en büyük nedenlerinden biri, fosil yakıt kullanımı ve ormansızlaşma nedeniyle artan sera gazı emisyonlarıdır. Doğal karbon yutakları, karbonu emerek iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini sınırlar:

  • Okyanuslar, dünya yüzeyindeki en büyük karbon yutaklarıdır ve CO₂’yi çözerek depolar. Ancak aşırı karbon emilimi okyanus asitlenmesine yol açarak deniz ekosistemlerini tehdit edebilir.
  • Ormanlar, büyük miktarda karbonu uzun yıllar boyunca depolayarak iklim düzenleyici bir rol oynar. Orman kaybı, depolanan karbonun atmosfere salınmasına neden olur.
  • Toprak, organik madde birikimi ile karbon depolayabilir. Ancak aşırı tarım, toprak erozyonu ve yanlış alanlarda kentleşme gibi etkenler, bu kapasitenin azalmasına neden olabilir.

Karbon yutakları ile karbon emisyonunun korunması ve artırılması, atmosferdeki karbon seviyesinin dengelenmesine ve sıcaklık artışlarının kontrol altına alınmasına yardımcı olur.

6. Karbon Yutağı Kapasitesini Artırmak İçin Neler Yapılabilir?

Karbon yutağı ve karbon emisyonu kapasitesini artırmanın birçok yolu vardır:

  • Ağaçlandırma ile Ormanların Restorasyonu ve Rehabilitasyonu: Yeni orman alanları oluşturmak ve tahrip edilen ekosistemleri canlandırmak, karbon depolama kapasitesini artırır.
  • Toprak Yönetimi ve Tarım Teknikleri: Sürdürülebilir tarım uygulamaları, toprak karbonunu koruyarak tarım alanlarını etkili karbon yutaklarına dönüştürebilir.
  • Deniz Ekosistemlerinin Korunması: Mangrov ormanları, deniz çayırları ve mercan resifleri gibi ekosistemlerin korunması, okyanusların karbon depolama kapasitesini artırabilir.
  • Şehir Planlamasında Yeşil Alanlara Öncelik Verilmesi: Şehir içindeki yeşil alanların artırılması, kentlerdeki karbon ayak izinin düşürülmesine yardımcı olabilir.
  • Sürdürülebilir Enerji Kullanımı: Fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltarak, karbon emisyonlarının atmosfere yayılmasını önlemek ve yutakların aşırı yüklenmesini engellemek mümkündür.

7. Yapay Karbon Yutakları Var Mı?

Evet, bilim insanları ve mühendisler, atmosferdeki fazla karbonu yakalamak ve depolamak için çeşitli yapay karbon yutakları geliştiriyor. Bu teknolojiler, karbon emisyonlarını doğrudan azaltarak küresel sıcaklık artışını kontrol altına almayı amaçlıyor. Öne çıkan yapay karbon yutakları şunlardır:

  1. Karbon Yakalama ve Depolama (CCS): Fabrikalarda ve enerji santrallerinde ortaya çıkan CO₂’nin doğrudan yakalanarak yer altına enjekte edilmesi teknolojisidir.
  1. Doğrudan Hava Yakalama (DAC): Atmosferdeki CO₂’yi filtreleyerek yakalayan ve depolayan sistemlerdir.
  1. Biyolojik Mühendislik ile Karbon Depolama: Genetiği değiştirilmiş bitkiler ve yosunlar, daha fazla karbon tutacak şekilde geliştirilmektedir.

Ancak, bu teknolojilerin geniş çapta uygulanabilmesi için yüksek maliyetler ve enerji tüketimi gibi zorluklar bulunmaktadır. Doğal karbon yutakları ile birlikte kullanıldığında, iklim değişikliği ile mücadelede güçlü bir çözüm sunabilirler.

8. Karbon Yutaklarının Geleceği Nasıl Görünüyor?

İklim değişikliği (iklim krizi) ile mücadelede karbon yutakları kritik bir rol oynuyor. Ancak, ormansızlaşma ve çevresel tahribat gibi faktörler karbon yutaklarının kapasitesini azaltıyor. Bu nedenle, sürdürülebilirlik odaklı politikalar ve doğa temelli çözümler önümüzdeki yıllarda büyük önem taşıyacak.

Partnerimiz olmak için bugün bizimle iletişime geçin: https://ecording.org/kurumlaricin/

Ağaç Dikmeyi İş Modeline Entegre Eden Dünyaca Ünlü İş Birlikleri

Dünya genelinde ağaç dikmenin önemini kavrayan birçok büyük şirket ve organizasyon, bu çevre dostu eylemi iş modellerine entegre ederek sürdürülebilirlik ve çevre koruma alanında önemli adımlar atıyor. Bu blogda, ağaç dikmeyi iş modeline entegre etmiş dünyaca ünlü iş birliklerini ve onların bu alandaki başarı hikayelerini inceleyeceğiz.

1. Ecosia: Arama Motoruyla Ağaç Dikme

Ecosia, kar amacı gütmeyen bir arama motoru olarak faaliyet gösterir ve elde ettiği gelirlerin %80’ini ağaç dikme projelerine bağışlar. Ecosia kullanıcıları, her arama yaptıklarında elde edilen reklam gelirleriyle ağaç dikimine katkıda bulunur. Şirket, bugüne kadar dünya genelinde 130 milyondan fazla ağaç dikilmesine yardımcı olmuştur. Ecosia’nın bu modeli, kullanıcıların günlük internet kullanımını çevresel bir faydaya dönüştürerek sürdürülebilirlik konusunda farkındalık yaratmaktadır.

2. Patagonia: Doğa Dostu Giysiler ve Ağaç Dikme

Outdoor giyim markası Patagonia, doğa dostu üretim süreçleri ve sürdürülebilirlik konusundaki kararlılığı ile tanınır. Şirket, çevreye olan bağlılığını ağaç dikme projelerine de yansıtmaktadır. Patagonia, çeşitli ağaç dikme organizasyonları ile iş birliği yaparak, her satın alınan ürün için bir ağaç dikmeyi taahhüt etmektedir. Bu sayede, müşterilerinin çevreye olan katkılarını artırmayı hedeflemektedir.

3. Apple: Üretimde Karbon Nötr ve Ağaç Dikme

Teknoloji devi Apple, üretim süreçlerini karbon nötr hale getirme çabalarının bir parçası olarak, dünya genelinde geniş çaplı ağaç dikme projeleri yürütmektedir. Apple, hem karbon emisyonlarını dengelemek hem de biyolojik çeşitliliği artırmak amacıyla, çeşitli ağaçlandırma projelerine yatırım yapmaktadır. Bu projeler, hem yerel ekonomilere katkıda bulunmakta hem de ekosistemlerin korunmasına yardımcı olmaktadır.

4. Timberland: Yeşil Adımlar ve Ağaç Dikme

Timberland, ayakkabı ve giyim sektöründe faaliyet gösteren bir marka olarak, çevre dostu üretim süreçlerine ve ağaç dikme projelerine büyük önem vermektedir. Şirket, dünya genelinde 50 milyon ağaç dikme hedefiyle yola çıkmış ve bu hedef doğrultusunda çeşitli sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yapmıştır. Timberland, ağaç dikme projelerini yerel topluluklarla birlikte yürüterek, çevre bilincini artırmayı ve yerel ekonomilere destek olmayı amaçlamaktadır.

5. Tentree: Her Ürün İçin 10 Ağaç

Tentree, sürdürülebilir moda markalarından biri olarak her satın alınan ürün için 10 ağaç dikme taahhüdü ile tanınır. Şirket, bugüne kadar dünya genelinde 65 milyondan fazla ağaç dikilmesine yardımcı olmuştur. Tentree, müşterilerine sadece şık ve sürdürülebilir giysiler sunmakla kalmayıp, aynı zamanda çevreye doğrudan katkıda bulunmalarını sağlayan bir iş modeli benimsemektedir. Şirket, ağaç dikme projelerini Afrika, Asya ve Kuzey Amerika’da yoğunlaştırarak küresel ölçekte çevresel etkiler yaratmaktadır.

6. Microsoft: Karbon Negatif Hedef ve Ağaç Dikme

Microsoft, 2030 yılına kadar karbon negatif olma hedefi doğrultusunda büyük çaplı çevre projeleri yürütmektedir. Bu hedefin bir parçası olarak, geniş çaplı ağaç dikme projelerine yatırım yapmaktadır. Microsoft, hem kendi operasyonel karbon ayak izini azaltmak hem de küresel karbon seviyelerini düşürmek amacıyla, ormanların yeniden canlandırılması ve yeni ormanların oluşturulması için çeşitli çevre organizasyonları ile iş birliği yapmaktadır.

7. Amazon: The Climate Pledge ve Ağaç Dikme

Amazon, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında 2040 yılına kadar karbon nötr olma taahhüdü ile “The Climate Pledge” adını verdiği girişimi başlatmıştır. Bu taahhüt kapsamında, dünya genelinde ağaç dikme projelerine önemli yatırımlar yapmaktadır. Amazon, küresel ormanların korunması ve yeniden ağaçlandırılması için çeşitli sivil toplum kuruluşları ve hükümetlerle iş birliği yaparak, sürdürülebilir bir gelecek için adımlar atmaktadır.

8. Google: Karbon Ayak İzi Azaltma ve Ağaç Dikme

Google, çevresel sürdürülebilirlik konusunda öncü şirketlerden biri olarak, karbon ayak izini azaltma ve yenilenebilir enerji kullanımı konularında aktif bir rol oynamaktadır. Şirket, aynı zamanda dünya genelinde ağaç dikme projelerine de destek vermektedir. Google, ağaç dikme girişimleri ile karbon emisyonlarını dengelemeyi ve ekosistemleri korumayı hedeflemektedir.

Ağaç Dikmenin Önemi ve Geleceği

Ağaç dikmek, iklim değişikliği ile mücadelede ve ekosistemlerin korunmasında hayati bir rol oynamaktadır. Ağaçlar, karbonu atmosferden emerek oksijen üretir, toprak erozyonunu önler ve biyolojik çeşitliliği destekler. Şirketlerin iş modellerine ağaç dikme projelerini entegre etmeleri, sadece çevresel sürdürülebilirlik açısından değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık yaratma açısından da büyük önem taşımaktadır.

Sizler de Ağaç Dikmeyi İş Modelinize Entegre Edebilirsiniz

ecording ile, markanıza sürdürülebilir bir değer katabilirsiniz. Küresel iklim krizine karşı marka ve kurumlardan, bireylere, bireylerden doğaya uzanan modellerle sosyal ve çevresel etkinizi artırabilir, sürdürülebilirlik hedeflerinizi güçlendirebilirsiniz.

ecoDrone ile Ürün/Hizmet/İşlem Satış Bazlı İş Birliği modeli kapsamında; partner markaların ürün/hizmet veya işlemlerine entegre edilen her ecoDrone İşaretli ürün, hizmet veya işlem için, ecoDrone’lar ile öncelikli ulaşılması zor alanlara tohum ve tohum topu atışları gerçekleştirilerek, ormanlaştırma ve biyoçeşitlilik çalışmalarına destek verilmektedir.

Ayrıca tüketiciler entegre edilen ürün/hizmet/işlemler üzerindeki ecoDrone İşaretini telefon kamerasıyla okutarak, tohum toplarının serüvenlerini takip edebilmektedirler. Detaylı bilgi için: https://ecording.org/kurumlaricin/

Sıfır Atık Ofis: Sürdürülebilir Bir İş Hayatı İçin 7 Öneri

Bir ofis çalışanı günde yaklaşık 1 kg kağıt, plastik ve yiyecek artıkları olmak üzere ofis atığı üretir. Ofiste sıfır atık sistemine geçmek, sadece çevreye katkı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda şirketin atık yönetiminde maliyetlerini azaltabilir.

Basit ama etkili değişiklikler, Sıfır Atık politikalarının uygulanmasına yardımcı olabilir, çevre bilinci kültürünü geliştirirken işletme verimliliğini de artırabilir. Bu yazımızda sizlerle atıksız bir ofis politikası geliştirmek ve iş yerinizde verimliliği artırmak için tüyolar vereceğiz.

İçindekiler

  1. Neden Sıfır Atık Ofis’e Geçiş Yapmalıyız?
  2. Ofiste Sıfır Atık İçin 7 Öneri

Neden Sıfır Atık Ofis’e Geçiş Yapmalıyız?

Ofiste Sıfır Atık uygulamak, çevreye katkıda bulunmanın yanı sıra işyerinde verimliliği ve üretkenliği artırabilir:

  • Çevre Koruma: Sıfır atık ofis, doğal kaynakların daha az tüketilmesine ve atıkların azaltılmasına yardımcı olur. Bu, atık miktarını ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini azaltarak çevreyi korur.
  • Maliyet Tasarrufu: Atık azaltma stratejileri, işletme için maliyetleri düşürebilir. Aynı zamanda, geri dönüşüm ve geri kazanım yoluyla atıkların değerlendirilmesi, gelir kaynağı sağlayabilir.
  • İtibar ve Müşteri Çekiciliği: Sıfır atık uygulamaları, işletmenin çevresel duyarlılığını ve sürdürülebilirlik taahhüdünü gösterir. Bu, çevre dostu ve bilinçli müşteri ve müşterileri çekmek için değerli bir fırsat sunarak, işletmenin itibarını güçlendirir.
  • Yasal Uyum: Bazı bölgelerde, sıfır atık uygulamaları yasal gereklilikler haline gelebilir. İşletme, sıfır atık politikalarını benimseyerek yasal düzenlemelere uyum sağlamış olur.
  • Çalışan Memnuniyeti: Çevre dostu uygulamalar, çalışanların işyerinde daha iyi hissetmelerine ve şirket kültürüne katkıda bulunmalarına yardımcı olabilir. Sürdürülebilirlik odaklı bir iş ortamı, çalışanların işe karşı bağlılığını ve memnuniyetini artırabilir. 

Sürdürülebilirlik odaklı çalışan deneyimini iyileştirmek için daha fazla ipucuna ihtiyacınız varsa bu yazımıza da göz atabilirsiniz:  Çalışan Deneyimi: Nedir ve Nasıl Artırılabilir? 

Ofiste Sıfır Atık İçin 7 Öneri 

  1. Kağıtlar Out, Dijitalleşme In

Ofiste atık miktarını azaltmanın en kolay yollarından biri, kağıt kullanımını azaltmaktır. Belgeleri bastırmak yerine dijital ortamlarda paylaşmaya çalışanları teşvik edin. Bu hem kağıt tasarrufu sağlar hem de fiziksel depolama alanına olan ihtiyacı azaltır.

Kağıt kullanımını azaltmak için kağıtsız bir politika benimsemek önemli. Çalışanları elektronik imza kullanımı, dosyaları dijital olarak saklama,  fatura ile makbuzları elektronik iletme gibi dijital dönüşüm süreçlerine teşvik edin. Dijitalleşme iş süreçlerini hızlandırır ve ofisteki herkes için bilgiye erişimi kolaylaştırır.

Kağıt Kullanmanız Gerekiyorsa,

  • Daha küçük bir yazı tipi kullanın 
  • Dokümanlardaki kenar boşluklarını daraltarak daha fazla metin sığdırın 
  • Fakslarda kapak sayfalarını kullanmayın. Bunun yerine, faksların ilk sayfasına bir yapışkan etiket kullanın.
  • Ambalajı en aza indirmek için ürünleri toptan alın
  • Bilgisayarları ve fotokopi makinelerini otomatik olarak, çift taraflı yazdırmak üzere ayarlayın
  • Mailing listelerinden tekrarlanan isimleri ve güncellenmemiş girişleri kaldırın
  • Eski adresin üzerine bir etiket yapıştırarak zarfları yeniden kullanın
  • Dosya klasörlerini ve nakliye kutularını yeniden kullanın
  • Gazeteleri parçalayın ve ambalaj için yeniden kullanın
  1. Geri Dönüşüm Kutuları Edinin ve Tek Kullanımlık Ürünleri Azaltın

Kağıt, plastik, cam ve diğer geri dönüştürülebilir malzemeler için belirlenmiş geri dönüşüm kutuları kurun. Bu kutuları ofisin kolayca erişilebilir yerlerine üzerinde etiketlerle yerleştirin.

Plastik atık miktarını daha da azaltmak için, çalışanları tekrar kullanılabilir su şişeleri ve kahve kupaları getirmeye teşvik edin. Filtreli su istasyonları ve kahve makineleri sağlayarak, çalışanların şişelerini ve kupalarını doldurmasını kolaylaştırın. Tek kullanımlık plastik ürünlerin (plastik çatal, pipet, bardak vb.) kullanımını azaltın.

  1. Paketleme ve Satın Alma Tercihlerinizi Gözden Geçirin

Ofiste ambalaj atığını azaltmanın önemli bir yolu sürdürülebilir satın alma uygulamalarını teşvik etmektir. Minimum veya geri dönüştürülebilir ambalaj sunan tedarikçileri ve satıcıları önceliklendirin. Bireysel ambalajı azaltmak için toplu alım yapmayı ve geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılmış ürünleri tercih edin.

Sürdürülebilir satın alma seçimleri yaparak, ofisinize giren atık miktarını en aza indirebilir ve döngüsel bir ekonomiye katkıda bulunabilirsiniz.

  1. Çevre Dostu Ofis Malzemeleri Kullanın

Plastik ciltli renkli kalemler gibi yaygın plastik ofis malzemelerine birçok sürdürülebilir muadil mevcut.

Metal olanlar yerine yeniden kullanılabilir ataçlar veya raptiyeleri kullanabilirsiniz. Bir kova plastik kalem, yeniden doldurulabilir dolma kalem veya bir kutu tahta kalemle değiştirilebilir. Plastik selofan banttan, çözünebilir malzemeler içeren kağıt bantlara da geçiş yapabilirsiniz.

Recycable stationary and office eco friendly, plastic free supplies, home office desktop organisation, work from home, online business idea. Flat lay, top view
  1. WWF Türkiye’nin Yeşil Ofis Diploma Programı’na Katılmayı Düşünün

WWF Türkiye’nin 2011’den bu yana yürüttüğü Yeşil Ofis-Yeşil Dönüşüm programıyla, kurumları çevre dostu seçimler yapmaya teşvik ediliyor. 

Detaylı bilgi için: Yeşil Ofis Diploma Programı

Program, ofislerin doğaya olan etkisini azaltmayı hedefliyor ve WWF yetkilileri doğal kaynak kullanımı, atık yönetimi ve satın alma süreçlerinde rehberlik sağlıyor. 

  1. Elektronik Cihazları Kapatın

Masa lambanızı, cihazlarınızı ve masaüstü bilgisayarınızı kapatmayı alışkanlık haline getirmek zamanla büyük miktarda enerji tasarrufu sağlayacaktır. 

Eğer tüm ofisiniz katılırsa, tasarruflar ve faydalar daha da artacaktır. Kullanılmadıklarında bile enerji harcadıkları için yazıcı gibi cihazların fişini çektiğinizden emin olun.

  1. ecoNow ile Sürdürülebilirliği Çalışanlarınızda Alışkanlık Haline Getirin

ecoNow, dünyaya yararlı görevleri yerine getirerek küresel iklim krizine karşı adım attığınızda ecoPuan’lar kazanmanızı sağlayan bir mobil uygulamadır. Bu puanlarla hem kendi ihtiyaçlarınızı karşılayabilir hem de dünyanın çevresel ihtiyaçlarına katkıda bulunabilirsiniz.

ecoNow, marka ve kurumların küresel iklim kriziyle mücadelesine güç katan bir araç olarak tasarlandı. Bu sayede çalışanlarınızın günlük hayatlarında sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları kazanmasını sağlayabilir, şirketinizin sürdürülebilirlik hedeflerine yaklaşabilirsiniz.

ecoNow ile sıfır atık ofis ortamı oluştururken, ekipçe eğlenerek sürdürülebilir yaşama adım atın. 

Bizimle iletişime geçin.

Pandora, Geri Dönüştürülmüş Gümüş ve Altına Nasıl Geçiş Yaptı: Döngüsel Ekonomi Modeline Geçiş İçin 5 Adımda İlham

Pandora, geri dönüştürülmüş malzemeleri kullanarak, yıllık 58.000 metrik ton karbondioksit emisyonunu engelleyecek. 2023’te gümüş ve altının %97’si geri dönüştürülmüş kaynaklardan sağlanırken, 2024’ün ikinci yarısından itibaren tüm ürünler %100 geri dönüştürülmüş malzemelerle üretilecek.

Peki bu değişiklik, yılda 100 milyondan fazla parça üretmelerine yardımcı olan 40’tan fazla tedarikçiyi nasıl etkiledi?

Yaklaşık 58.000 Metrik Ton Karbon Emisyonu Engellenecek

Dünyanın en büyük mücevher üreticisi Pandora, yılda 100 milyondan fazla parça satıyor. Şirket, dört yıl önce verdiği sözü tutarak koleksiyonlarındaki tüm bilezikler, kolyeler, küpeler ve diğer aksesuarlar için geri dönüştürülmüş gümüş ve altın kullanıyor.

Yeni çıkarılan metallerden kaçınıp geri dönüştürülmüş malzemelere geçiş yapan şirket, yıllık yaklaşık 58.000 metrik ton karbondioksit emisyonunu engelleyecek. Bu da yaklaşık 6.000 benzinle çalışan arabanın üreteceği karbonu devre dışı bırakmak anlamına geliyor. 

Şirket verilerine göre, Pandora’nın ürünlerinde en çok kullanılan malzeme gümüş ve 2021 sonunda içeriğin %81’ini oluşturuyordu. 2023’te, Pandora koleksiyonları için sağlanan gümüş ve altının %97’si geri dönüştürülmüş kaynaklardan geliyordu ve 2024’ün ikinci yarısından itibaren tüm ürünler %100 geri dönüştürülmüş gümüş ve altın kullanılarak üretilecek.

Pandora’nın sürdürülebilirlikten sorumlu üst düzey başkan yardımcısı Mads Twomey-Madsen, “İklim hesaplarımızda bu büyük bir fark yaratacak” dedi.

Prada ve Tiffany & Co. gibi diğer mücevher şirketleri de geri dönüştürülmüş gümüş, altın ve diğer kıymetli mineralleri satış noktası olarak kullanıyor ama Pandora’nın taahhüdü, ürettiği miktar göz önüne alındığında en kapsamlı olanı.

Ancak bu durum tartışmasız değil: Sanayi etiği üzerine odaklanan bir kar amacı gütmeyen kuruluş olan Jewelers Vigilance Committee, Federal Ticaret Komisyonu’na pazarlamada “geri dönüştürülmüş” terimini yasaklamak için baskı yapıyor. 

Grubun itirazı, altın ve gümüş gibi metallerin israf edilmediği ve yıllardır yeniden kullanılmak üzere kurtarıldığı yönünde. “Geri dönüştürülmüş” teriminin ise bir tür erdem gösterisi olduğunu savunuyorlar.

Bu Dönüşüm İçin 100 Adet Çalışan Görevlendirildi

Bu büyük dönüşüm için özel olarak görevlendirilmiş 100 çalışanın olduğunu söyleyen Twomey-Madsen, Pandora’nın geri dönüştürülmüş kaynaklara geçmesi için önemli bir çaba gerektiğini ve şirketin yeni politikası uyarınca gümüş ve altını kaynaştırmak için normal kaynak sözleşmelerinin üzerine yıllık ekstra 10 milyon dolarlık bir maliyeti olacağını belirtti.

Geri dönüştürülmüş altın satın almak için kaynaklar gümüş kaynaklarından daha fazla kurumsal olarak yerleşmiş durumda ve genel arzın yaklaşık %30’unu oluşturuyor. 

Pandora’ya göre, gümüşte, kaynağın azından yüzde 20’si gibi geri dönüştürülmüş kaynaklardan geliyor; bunlar arasında atılmış elektronik eşyalar, gümüş takımlar, imalat atıkları ve eski mücevherler bulunuyor. Twomey-Madsen’e göre, şirket yılda yaklaşık 340 ton geri dönüştürülmüş gümüş alıyor ve bu, küresel pazarda genel olarak yüzde 6’lık bir paya denk geliyor.

Bu kilometre taşına ulaşmak için dört yıl süren bir dönüşümde 100’den fazla çalışan yer aldı. Program, doğrudan metal satın aldığı rafinerilerden, bağlantı parçaları ve belirli zincirler gibi bileşenler üreten tedarikçilere kadar her şeyi kapsadı. Şirket, dünya çapında 26.000 kişiyi istihdam ediyor.

Şirketin belirttiğine göre, Umicore ve MKS PAMP gibi çok uluslu kıymetli metaller tedarikçileri de dahil olmak üzere 40’tan fazla tedarikçi, iş süreçlerini uyumlu hale getirmek için değişiklik yaptı. 

Şimdi ise, Pandora’ya sattıkları her şeyin Sorumlu Mücevher Konseyi Zincir İzleme standardına göre geri dönüştürülmüş olarak sertifikalandırılması gerekiyor.

Döngüsel Ekonomiye Geçişte Rehber Arıyorsanız: 5 Adımda Pandora’nın Yolculuğu

Siz de bir döngüsel ekonomi planına geçiş yapmak istiyorsanız, Twomey-Madsen ekibinin yolculuğuna bir göz atabilirsiniz:

  • Pandora’nın bu değişiklikleri düşünmeye ikna etmesi, gümüş ve altın eritme tesislerinde daha kolay oldu çünkü şirket bu kaynaklardan büyük miktarlarda malzeme alıyor. Ancak, klips ve zincir gibi ürünler üreten bileşen tedarikçileriyle yapılan görüşmeler daha fazla zaman aldı.
  • Her tedarikçinin ihtiyaç duyduğu ayarlar çok farklıydı, çünkü Pandora hem iklim eylemi hem de insan hakları için zincir izleme standartları belirledi. Bazı şirketler, adil ücretler ve diğer konularda sıkı politikalara sahipti ancak ikinci el veya önceden kullanılmış malzemeleri kaynaklama gibi döngüsel ekonomi tekniklerine pek fazla zaman ayırmamıştı.
  • Bazı tedarikçiler, Pandora’nın ihtiyaçlarını karşılamak için geri dönüştürülmüş malzemeyi ayırmak için ayrı üretim hatları kurmak zorunda kaldılar. Twomey-Madsen, “Bu sürecin en zor ve zaman alıcı kısmıydı,” diyor.
  • Pandora, tedarikçilerin bu değişiklikleri yapmasına yardımcı olmak için bu hizmetlere ekstra ücret ödedi.
  • Pandora’nın müzakerelerde kullandığı bir diğer avantaj da, tedarikçilerin bu değişiklikleri diğer müşterilere de sunabilme olasılığıydı. Böylece, yaptıkları yatırımın karşılığını alabiliyorlardı.

Pandora’nın geçişi tamamlamasının ardından, çalışmayı zamanla desteklemek için gerekli süreçleri denetlemek ve iyileştirmek için çalışmaları devam ediyor. Tüm yeni tedarikçiler için sözleşme gereksinimlerini de yeniden gözden geçirdikleri belirtiliyor.

Not: Bu yazı, @GreenTechLady’nin greenbiz.com web sitesinde yayınlanan yazısının birebir çevirisidir.

Refill Nedir ve Gezegene Nasıl Katkısı Olabilir?

Radikal bir önlem alınmadığı takdirde okyanuslardaki plastik miktarının 2040 yılına kadar üç katına çıkması bekleniyor. Ancak büyük bir dönüşümsel değişimle, bu miktar %80 oranında azaltılabilir. Plastik kullanımını azaltmanın en etkili yollarından biri refill, yani yeniden kullanılabilir ve yeniden doldurulabilir ambalajlara geçmek.

Bu yazımızda, yeniden doldurma ve yeniden kullanma çözümlerini inceliyor ve Türkiye’de refill ürünlere sahip bilinçli bazı markalara göz atıyoruz.

İçindekiler

Yeniden Doldurulabilir (Refill) Ambalaj Nedir?

Yeniden doldurulabilir ambalaj yani refill ürünler, kullanıcıların bir ürünü yeni bir atık oluşturmadan kullanmaya devam etmelerini sağlayan bir sistemdir. Bu, tükenen içeriği yeni bir paketli ürün alarak temin etmek yerine mevcut olana doldurtarak kullanmaktır. Bu yaklaşım hem pratik ve sürdürülebilirdir hem de yeni ambalaj üretmek için gereken atık ve enerjiyi azaltarak çevreye olumsuz etkiyi en aza indirir.

Neden Refill?

Plastik kirliliği, insanlık olarak yaşadığımız gezegene ve bu gezegende yaşayan diğer canlılara verdiğimiz zararın çok görünür bir göstergesi haline geldi. Çoğumuz okyanuslar, denizler, nehirler ve doğal çevremizdeki plastik kirliliğinin üzücü görüntüleriyle mutlaka karşılaşmışızdır.

Bireyler olarak küçük değişikliklerimiz gerçekten işe yarıyor. Ama bunu tek başımıza yapamayız, kolektif olarak harekete geçmeye ihtiyacımız var. Plastik kirliliğinin gerçek anlamda “musluğunu kapatmak” için şirketlerin bu kadar çok plastik üretmeyi bırakması ve fosil yakıtları yerin altında tutması gerekiyor. 

Büyük markalar, işletmeler ve perakendecilerin, plastik kirliliğini azaltmak için tek kullanımlık ambalajları kullanmak yerine, tekrar kullanım ve dolum sistemlerine yatırım yapması gerekiyor.

  • Okyanuslar İçin

Dünya genelinde yılda 8 – 12 milyon ton plastik okyanusa giriyor. Her yıl 100,000 deniz memelisi ve kaplumbağa ile 1 milyon deniz kuşu plastik kirliliği nedeniyle ölüyor. (1)

Çalışmalar okyanustaki kuşların %90’ının midelerinde plastik bulunduğunu gösterdi. Refill ürünleri tercih ederek, sorunun değil çözümün parçası olabiliriz.

  • Gezegen İçin

Çoğu plastik petrol ürünüdür ve üretimi enerji gerektirir. Bu nedenle plastik endüstrisi, iklim kriziyle mücadelece acil eyleme geçilmesi gereken sektörlerden biridir. Dolum (refill), fosil yakıt ekonomisine bağımlılıktan uzaklaşma fırsatı sunar. Dünyayı enerji için fosil yakıtlarla besleyen dev şirketler aynı zamanda plastik hammaddeleri tedarik ederler. Küresel iklim krizine “dur” diyebilmemiz için, bu plastik çılgınlığını frenlemek zorundayız.

  • Sağlığımız İçin

Plastik kirliliği aynı zamanda insan sağlığı sorunudur. Çünkü mikroplastikler, artık kanımızda dolaşmaya başladı.

Plastik ürünler, kimyasal katkı maddeleri içerir ve bu maddelerin ciddi sağlık sorunlarına yol açması kaçınılmaz.

Yeniden Doldurulabilir (Refill) Ambalajların Gezegene Katkısı Ne Olabilir?

Ellen MacArthur Vakfı için yapılan bir rapora göre, yeni bir ürün satın almak yerine dolum satın almak CO2 emisyonlarını %70, enerji kullanımını %65 ve su kullanımını %45 azaltabilir. (2

Yeniden doldurulabilir ambalajlar; malzemeleri ve ürünleri mümkün olduğunca uzun süre kullanmayı, paylaşmayı, yeniden kullanmayı, onarmayı ve geri dönüştürmeyi teşvik eden döngüsel ekonomi modelinin bir parçasını oluşturur.

“Azalt, Yeniden Kullan, Geri Dönüştür” kampanyası, bu modelin bir örneği çünkü malzemelerin yeniden kullanımını teşvik ediyor ve daha fazla kullanılmayacak hale geldiklerinde geri dönüştürülmesini öneriyor.

Refill ürünlerinin temelinde, tüketicileri doğal kaynakları kullanırken düşünmeye teşvik etme fikri var. Bu sayede, insanların tüketim alışkanlıklarının çevre üzerindeki etkileri konusunda daha bilinçli olması sağlanıyor.

Müşteri önceliklerindeki bu değişiklik, markaların da çevresel etkilerinin yanı sıra ürünlerinin ve ambalajlarının ömrünü nasıl uzatabileceklerini düşünmelerine yardımcı oluyor.

Yeniden Doldurulabilir (Refill) Ürünlere Sahip Markalar 

  1. The Purest Solutions

The Purest Solutions Ekolojik Yedek Ambalaj, ürünlerin tekrar doldurulabilir ambalajlar kullanarak çevre dostu bir şekilde sunulmasını sağlayan bir paketleme alternatifi. 

Bu ambalaj türü, plastik atık kullanımını minimumda tutarak doğaya zarar vermeden geri dönüştürülebiliyor. The Purest Solutions, müşterilerine ürünlerini yeniden doldurma kolaylığı sunarken %77 daha az plastik tüketmelerine olanak tanımış oluyor. 

Bu ekolojik yedek ambalajlar, orijinal ambalajı iki kez doldurabilecek şekilde tasarlanmıştır ve çevresel etkilere karşı önlem alıp atık miktarını azaltmayı amaçlıyor.

  1. Atelier Rebul

Kurulduğundan beri çevreci bir yaklaşım benimseyen Rebul, ‘Refill/Reuse/Reduce’ (Yeniden Doldur/Yeniden Kullan/Atıkları Azalt) ilkelerini teşvik ederek doğa dostu bir ürün hareketinin parçası haline geldi.

Kolonya ve ‘İmza Koleksiyonu’ parfüm şişeleri, mağazalarda tekrar doldurulabilen tasarımlara sahip. Ayrıca “Refill” ambalajlarıyla sunulan sıvı sabunlar, standart 250 ml ambalajlara göre %78 daha az plastik kullanılarak üretiliyor.

Bu yeni ambalajlar; en sevdiğiniz sıvı sabunu doldurmanıza, mevcut şişeleri tekrar kullanmanıza ve ambalaj atıklarınızı azaltmanıza olanak sağlıyor.

  1. ebebek

ebebek, plastik, cam ve metal ambalajlı ürünlerin geri dönüşümünü teşvik ediyor. Ambalaj Geri Dönüşüm Kumbarası ile İstanbul Bostancı mağazasında alışveriş yapan herkes, doğaya katkı sağlayabiliyor ve indirimlerden faydalanabiliyor.

Ayrıca, baby me Deterjan Dolum İstasyonu ile tüketiciler, boş şişelerine ebebek’in kendi markası olan baby me’nin deterjan, yumuşatıcı, emzik biberon temizleyicisi ve leke çıkarıcısı ürünlerini doldurabiliyor.

  1. OMO 

Migros ve OMO işbirliği yaparak Yeniden Dolum Ünitesi’ni hayata geçirdi. Bu ünite, plastik üretimini azaltmayı ve plastik atık miktarını düşürmeyi amaçlıyor. 

Ataşehir MMM Migros mağazasında bulunan bu ünite, tüketicilere boş OMO Sıvı Deterjan şişelerini doldurma imkanı sunuyor ve ürünleri daha uygun fiyatlarla almalarını sağlıyor. Pilot uygulama, yıllık plastik atık miktarını azaltmayı hedefliyor ve bu proje diğer mağazalara da yaygınlaştırılmayı amaçlıyor.

Eda Demir

Kompost 101: Kompost Nedir ve Nereden Başlanır?

Kompost

Çevreye verilen zararı azaltacak, atık bir ürünü toprağınız ve bitkileriniz için kalıcı faydalar yaratabilecek bir gübreye dönüştürebileceğiniz bir yöntem olduğunu hayal edin. Bu işlemin adı kompost.

Kompostlama, bir zamanlar canlı olan organik atıkları alıp  zengin, besleyici bir toprak takviyesine dönüştürme bilimi ve sanatıdır. Bu yazımız, öncelikle kendi evinizde uygulayabileceğiniz kompostlama yöntemlerine odaklanıyor.

İçindekiler

Kompost Nedir?

Kompost ve kompostlama doğal bir geri dönüşüm sürecidir. Yapraklar ve yemek artıkları gibi organik maddeler, doğada zamanla kendiliğinden çürüyerek toprak için değerli birer gübre haline gelir. 

İşte kompostlama burada devreye girer: Bu süreci hızlandırarak bakteri, mantar ve diğer canlılar sayesinde organik maddelerin dönüşümünü desteklemiş oluruz.

İşlem sonunda ortaya çıkan malzeme, bereketli bahçe toprağına benzeyen “kompost” adını alır. Çiftçiler arasında “siyah altın” olarak da anılan bu kompost, bitkiler için gerekli besin maddeleriyle doludur. Bahçecilik ve tarım alanlarında kullanılabilir.

Organik atıklar, büyük endüstriyel tesislerden tutun da küçük topluluk tabanlı kompostlama sistemlerine kadar çeşitli yöntemlerle işlenebilir.

Kompost Neden Bu Kadar Önemli?

  • Atık Miktarını Azaltır

Kompostlama, evimizde ürettiğimiz organik atıkları geri dönüştürmenin harika bir yoludur. Yiyecek artıkları ve bahçe atıkları bir araya geldiğinde, “çöp”ümüzün %28’den fazlasını oluşturur. (1)

Yiyecek atıkları sadece çevre üzerinde büyük bir yük değil, aynı zamanda işlenmeleri de maliyetlidir. Evde kompost yapmak, bu atıkların bir kısmını depolama sahalarından ayırmamıza ve bahçelerimiz için pratik ve besleyici bir maddeye dönüştürmemize olanak tanır.

  • Metan Emisyonlarını Azaltır

Eğer israf ettiğimiz yiyecekler bir ülke olsa, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra dünyanın en büyük üçüncü sera gazı salan ülkesi olarak kayda geçebilirdi. Sadece bu bile durumun ciddiyetini göstermeye yeter, zira israf ettiğimiz yiyecekler yaklaşık 3.3 milyar ton karbona eşdeğer sera gazı üretiyor ve bunu bir çöplüğün havasız ortamında metan gazı üreterek gerçekleştiriyor.

Metan, karbondioksitten 86 kat daha güçlü bir etkiye sahiptir. Bu nedenle bu gaz, iklim değişikliğinin %25’ten fazlasından sorumlu durumda. (2) Ancak iyi haber şu ki, metan emisyonlarını azaltmak, küresel ısıtmanın hızını yavaşlatmamıza yardımcı olabilecek en etkili adımlardan biridir. Kompostlamanın sağladığı bu fayda göz ardı edilemeyecek kadar büyük.

  • Toprak Sağlığını İyileştirir 

Atık yiyecek ve diğer organik malzemeleri çöpe dökmek yerine yığın haline getirmek, besin açısından zengin toprağın oluşmasına katkıda bulunabilir. Kompost, kimyasal gübrelerin sağlıklı bir alternatifi olarak hizmet edebilir. Pestisitler gibi kimyasal gübreler de fosil yakıtlarla üretilmektedir. Onları üretmek sera gazı emisyonlarına neden olur, ki bu da küresel ısıtmaya katkı sağlar.

Genellikle geleneksel gübrelere göre daha etkili çalışan kompost, tarımın üç temel besin maddesi olan azot, fosfor ve potasyumu içerir. Sağlıklı toprağı desteklemek için gerekli olan bu besin maddelerinin yanı sıra, kompostun toprak yapısını iyileştirdiği bilinmektedir. 

Bu sayede toprak daha iyi bir şekilde besinleri ve suyu depolayabilir, bitki hastalıklarına karşı daha dirençli hale gelir. Sonuç olarak, bu bitkilerin desteklenmesine ve sebze, çiçek, meyve ve diğer ürünlerden daha yüksek verim elde edilmesine yardımcı olur.

  • Su Tasarrufu Sağlar

Toprak su eksikliği yaşadığında, tarım ve ekoloji bundan olumsuz etkilenebilir. Neyse ki, daha iyi su tutma yeteneği, kompostun diğer çevre dostu faydalarından biridir. 

Kompost sadece toprakların besin içeriğini desteklemekle kalmaz, aynı zamanda su tutma kapasitesini de artırır. Kompost ağırlığının 20 katı kadar suyu tutabilir, bu nedenle bahçeye sadece %1 organik madde eklemek, toprağın binlerce galon fazladan su tutmasına yardımcı olabilir. Giderek kuraklaşan bir dünyada, bu kesinlikle gereken başka bir kompostlama faydası.

  • Erozyon Tehlikesini Önler

Daha kurak topraklar erozyona daha yatkın olur; burada toprak, rüzgar veya yağmur etkisiyle sürüklenir ve peyzaja uzaklaşır. Kompostun daha fazla faydası olarak, toprağa kompost eklemek organik madde miktarını artırır ve bu da erozyonu azaltmaya yardımcı olur. 

Erozyonu kontrol etmek; su yollarındaki kirliliği azaltmaya, sağlıklı bitkileri desteklemeye ve birçok başka çevresel fayda sağlamaya yardımcı olabilir.

ABD Kompostlama Konseyi’ne göre, kompostlama işlemi toprak erozyonunu birkaç farklı şekilde azaltır. (3) Su emilimini artırarak suyun hızla uzaklaşması yerine toprağa nüfuz etmesini sağlar. 

Bu nedenle yüzeydeki suyun akışını yavaşlatır. Kompost ayrıca toprağı bir arada tutar, özellikle erozyona yatkın kumlu topraklarda çok faydalıdır. Taze kompostu, organik maddenin çürüme süreci sırasında üretilen humus sayesinde toprağı bir arada tutabilen bir “yapıştırıcı” olarak düşünebilirsiniz.

Kompost Nasıl Yapılır: Kompostu Oluşturan Bileşenler

Atık organik maddeleri parçalayan organizmaların yaşaması için dört temel unsur gerekir: azot, karbon, hava ve su. Tüm kompostlanabilir malzemeler karbon içerirken, farklı miktarlarda azot da içerirler. 

Başarılı kompostlama, doğru malzeme kombinasyonunu kullanmakla ilgilidir. En iyi karbon-azot oranını elde etmek ve doğru miktarda hava ve suyu sürdürmek gerekmektedir. İdeal karbon-azot oranı, 1 birim azot için 25 ila 30 birim karbon olmalıdır

Karbon fazla ise parçalanma süresi uzar. Fazla azot içeren malzeme ise kaygan, ıslak ve kötü kokulu bir yığın oluşturabilir. Bu sorunlar, ihtiyaca göre karbon veya azot içeren malzeme ekleyerek kolayca çözülebilir.

  • Azot İçin “Yeşil” Malzemeler

Azot, bitkilerin ve hayvanların büyümesi ve üremesi için temel bir elementtir. Daha yüksek azot-karbon oranı genellikle taze organik malzemelerde bulunur. Evdeki bazı yeşil malzemeler arasında atık çim, yemek artıkları ve kahve telvesi bulunur.

  • Karbon İçin “Kahverengi” Malzemeler

Karbon da hayati öneme sahip olup kahverengi bitki malzemelerinde bulunur. Karbon, ayrıştırıcıların besin kaynağıdır. Kahverengi malzemeler arasında ölü yapraklar, dallar ve kağıt var.

  • Oksijen ve Su

Ayrıştırıcılar, diğer organizmalar gibi oksijen ve suya ihtiyaç duyar. Hızlı kompostlama için doğru hava ve su miktarını sağlamak gerekir. Optimal hava akışı, malzemeleri katmanlamak, malzemeleri küçük parçalara bölmek ve yığınları düzenli olarak çevirmekle sağlanabilir. Su açısından, ideal yığın sıkılmış bir sünger gibi ıslak olmalıdır.

  • Isı

Sıcak kompostlama, yeşil ve kahverengi malzemelerin, hava ve su dengesiyle aerobik organizmaların gelişimi için ideal koşullar oluşturduğu bir süreçtir. Aerobik organizmalar (oksijenli ortamlarda üreyen canlı türleri), atıkları parçalayarak ürerken optimum sıcaklık 54 ila 60 derece arasında olur. 

  • Düzenli Havalandırma

Havalandırma, aerobik bir ortamı teşvik eder, böylece kompostlama süreci hızlanır ve kokular azalır. Yazın haftada bir kez, kışın ise üç ila dört haftada bir yığınınızı havalandırmanız önerilir. Boru veya büyük çubuklar ekleyerek doğal hava akışını artırabilirsiniz.

  • Nem Düzeyini Koruma

Nem, kompostlama için elzemdir – yığınız her zaman sıkılmış bir sünger gibi bir dokuya sahip olmalıdır. Çok kuru bir yığın; kompostlamayı yavaşlatabilirken, çok ıslak bir yığın anaerobik bir ortam oluşturabilir, kötü kokulara neden olabilir ve ayrışmayı yavaşlatabilir. Yığınınız kurursa (veya daha fazla ıslak malzeme ekleyin) sulayın; çok ıslaksa karbon ağırlıklı kahverengi malzemeler ekleyin.

  • Boyut

Bir kompost kutusu veya yığını için ideal boyut 0.9 metre küptür. Yemekleri veya bahçe atıklarınızı kutunuza veya yığınıza eklemek için önce daha küçük parçalara ayırın. Parçalar ne kadar küçükse, ayrışma o kadar hızlı olur. Bir parmak kalınlığından daha kalın hiçbir şey eklememek ana kuraldır.

  • Konum

İdeal kompost yeri kuru ve gölge bir alandır. Nemli bir yerde yaşıyorsanız, yığınınızı oluk altına veya su drenajı kötü olan yerlere koymaktan kaçının; aksi takdirde yığın çok fazla ıslanabilir. Güneşli bir yerde yaşıyorsanız, kompostun çok hızlı kurumaması ve sürekli su eklemek zorunda kalmamanız için gölgelikli bir yer bulun.

  • Komposta Başlangıç ve Bakım

Yığınızı oluşturmak için yeşil ve kahverengi malzemeleri sırayla ince tabakalar halinde ekleyin ve son katmanı kahverengi ile bitirin. Malzemeleri zamanla eklemeye devam ederek en iyi yükseklik olan 0.9 metreye ulaşana kadar devam edebilirsiniz. 

Katmanladığınız sırada ihtiyaca göre yığına su ekleyin. Ardından yığını dört gün boyunca başlangıç ayrışmasına izin vermek için bırakın. Daha sonra düzenli olarak havalandırabilir ve nem seviyesini kontrol edebilirsiniz.

Neleri Kompostlayabilirsiniz? 
  • Atık çimler
  • Solmuş yapraklar ve küçük dal parçaları
  • Ahşap parçaları ve talaş
  • Saman 
  • Meyve ve sebze atıkları
  • Kahve telvesi, filtreler, çay poşetleri
  • Karton rulolar
  • Kurutucu ve elektrikli süpürge haznesindeki atıklar
  • Şömine külü
  • Ev bitkilerinden kalan atıklar
  • Kabuklu yemişler
  • Parçalanmış gazete
  • Pamuklu ve yünlü bezler
Neleri Kompostlayamazsınız? 
  • Süt ürünleri. Kokuya neden olabilir ve zararlı organizmaları çekebilir.
  • İlaçlı bahçe artıkları. Kimyasallar yararlı kompost organizmalarını öldürebilir.
  • Kömür veya mangal külü. Her ikisi de bitkilere zararlı olabilecek maddeler içerebilir.
  • Hastalıklı veya böcek istilası altında olan bitkiler. 
  • Evcil hayvan dışkısı. İnsanlar için zararlı parazitler, bakteriler veya mikroplar içerebilir.
  • Et artıkları veya balık kemikleri. Kötü kokuya neden olabilir ve zararlı organizmaları çekebilir.
  • Siyah ceviz ağacı dal veya yaprakları. Diğer bitkilere zararlı maddeler salabilir.
  • Bitkisel yağ, hayvansal yağ veya kullanılmış herhangi bir yağ çeşidi. Kötü kokuya  neden olabilir ve zararlı organizmaları çekebilir.

Eda Demir

Karbon Ayak İzi Nedir? Nasıl Azaltılır?

İnsanların, ürünlerin ve tüm endüstrilerin karbon ayak izi vardır. Kişisel ayak izimiz, günlük işe gidiş gelişimiz, yediğimiz yiyecekler, satın aldığımız giysiler, çöpe attığımız her şey ve daha fazlası gibi çeşitli faaliyetlerimizden kaynaklanan emisyonları içerir. Ayak izimiz ne kadar büyük olursa, çevreye bindirdiğimiz yük de o kadar fazla olur. 

Küresel iklim krizini durdurmak ve en kötü etkilerinden kaçınmak için iki şey yapmamız gerekiyor: düşük karbonlu bir ekonomiye geçmek ve düşük karbonlu bir yaşam stilini benimsemek. 

Karbon emisyonunuzu azaltarak, yuvanız olan gezegene ve kendinize büyük bir iyilik yapmak istiyor ancak nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, sizin için giriş niteliğinde bir rehber hazırladık.

İçindekiler

Karbon Ayak İzi

Tanımlayalım: Karbon Ayak İzi Nedir?

Dünya çapında ortalama bir insan her yıl 4,8 metrik ton karbondioksit emisyonu üretiyor. (1) İnsanlık olarak, gezegenin hızlı bir sona gitmesinin en büyük sebeplerinden biriyiz. Peki bu konuda neler yapabiliriz? 

İlk olarak karbonu ve ayak izini tanımlayalım:

Karbon ayak izi, atmosfere salınan toplam sera gazı emisyonlarının ölçüsü olarak tanımlanır. Bu emisyonlara bir bireyin, şirketin veya bir ulusun seçimleri ve eylemleri neden olmaktadır. 

Bir karbon ‘ayak izi’, eşdeğer miktarda karbondioksit (CO2) cinsinden ölçüldüğü şekliyle, bazı faaliyetlerin sonucu olarak atmosfere ne kadar sera gazı eklendiğini tanımlamanın bir yoludur. 

Örneğin, işe gitmek için benzinli bir araba kullanan birinin karbon emisyonu, aynı mesafeyi otobüsle kat eden birine göre daha fazla olacaktır, çünkü araba sürücüsü, otobüs yolcusundan daha fazla CO2 emisyonundan sorumludur.

Karbon ayak izi üç kapsamda kategorize edilir:

  • Kapsam 1 veya Doğrudan Emisyonlar: Doğrudan sera gazı, yakıtın sahada yakıldığı kaynaklardan gelir. Kişisel araçlar ve gaz sobaları kapsam 1 emisyonlarına örnektir.
  • Kapsam 2 veya Dolaylı Emisyonlar: Kapsam 2 emisyonları, ister elektrik ister ısıtma olsun, bir şirketin enerji kullanımından kaynaklanır.
  • Kapsam 3 veya Diğer Dolaylı Emisyonlar: Bir şirketin faaliyetlerinden kaynaklanan tüm dolaylı emisyonlar, malların üretimi, satın alınan yakıtın taşınması gibi ve bireysel ölçekte Kapsam 3 emisyonları kapsamındadır.

Daha Basit Bir Tabirle Karbon Ayak İzi

‘Karbon ayak izim nedir’ diye merak ettiyseniz, işte anlamanıza yardımcı olacak bir örnek:

Yediğiniz bir meyve, büyük olasılıkla bir kamyonla yerel manavınıza taşındığından, bir karbon ayak izi üretir. Sürdüğünüz araba sadece karbon salımı yapmaz, diğer zararlı gazları da salar.

Pişirdiğiniz yemek, ev tipi bir sera gazı emisyonu kaynağı olan gaz gerektirir. Elektrikli ocak kullanarak da emisyonu azaltmanız mümkün değildir çünkü elektrik de fosil yakıtla üretilir. 

Çevre dostu bir ürünün kapınıza teslim edilmesini ister misiniz? Ürün muhtemelen bir dizi yakıt yakan araçla taşınıyor. Dolayısıyla günümüzde karbon salımını tamamen yok etmek neredeyse imkansızdır.

Karbon Ayak İzi

Karbon Emisyon Kaynakları Nelerdir?

Sera gazları hem doğal hem de insan yapımı faaliyetlerden kaynaklanan emisyonları içerir. Bunların neler olduğunu görelim:

Doğal Karbon Emisyonu Kaynakları

Okyanuslardan ve volkanik patlamalardan yayılan gazlar, bitkilerden salınan karbondioksit, organik maddelerin ayrışmasından salınan nitrojen vb. doğal sera gazı kaynaklarıdır. Bununla birlikte, bu gazlar doğal olarak fotosentez, turba oluşumu ve okyanus emilimi gibi doğal yutaklar tarafından dengelenir. 

Ancak insan faaliyetleri, karbonu atmosfere bu doğal yutakların dengeleyebileceğinden daha hızlı salıyor. 

Karbon Ayak İzi
  1. Okyanuslar ve Volkanlar

Okyanuslar, dünyanın yaklaşık %71’ini oluşturur. Geniş karbondioksit ve metan rezervuarlarından oluşan okyanus tabanı, bunları su yüzeyine çıkarıp atmosfere karıştırarak karbon salımına katkıda bulunmaktadır. 

Öte yandan, bir yanardağ patladığında, dünyanın derin katmanlarından kül, toz ve gazlar çıkarır. Karbondioksit salınan gazlar arasındadır.

  1. Solunum

İnsanlar ve hayvanlar solunum yapar ve enerji üretirler. Bu enerji hareket etmemizi ve büyümemizi sağlar. Oksijen, şekerleri ve proteinleri parçalamaya yardımcı olur, yan ürünler olarak su ve karbondioksit salar.

  1. Çözünme ve Ayrışma

Organik madde parçalanır ve karbonu da serbest bırakır. Toprak altındaki canlılar ölü bitki vb. organik maddeleri parçalayarak karbondioksiti dışarı verirler. 

Ancak insan faaliyetleri kaynaklı sera gazları kendiliğinden soğurulmaz ve okyanus gibi doğal yutakların emebileceğinden çok daha fazla miktardadır.

İnsan Faaliyetli Karbon Emisyonu Kaynakları

1700’lerin Sanayi Devrimi’nden beri yükselişe geçen fosil yakıt kullanımıyla birlikte karbon emisyonu hiç olmadığı kadar yüksek seviyelerde. 

Karbon Ayak İzi Sebepleri
  1. Elektrik

Evlerimizde elektriği aydınlatmak, mutfak aletleri veya diğer elektronik aletler için kullanırken biz karbondioksit oluşturmuyoruz. Ancak kullandığımız  elektriği üreten santraller kömür, petrol ve gaz kullanarak  karbondioksit salıyorlar ve bu santraller büyük miktarlardakarbondioksit oluşturur. Muhtemelen dünya çapındaki en büyük sera gazı kaynağıdırlar.

  1. Gazlı Isıtma

Elektrikten sonra gazlı ısıtma, ikinci en yüksek miktarda karbondioksit salan emisyon kaynağıdır. Çoğu ev kışın ısınmak için petrol, doğal gaz veya elektrik kullanır ve bunların tümü karbondioksit oluşturur. 

  1. Ulaşım Araçları

Arabaların çoğu benzin veya dizel ile çalışır. Yeni nesil elektrikli araçlar da enerji kullanır, çünkü bu araçları şarj etmek için kullanılan elektrik de bir karbon ayak izi bırakır, ancak bu seviye minimumdadır.

Karbon salımını azaltmak için akıllı ulaşım seçimleri yapılmalıdır. Toplu taşıma kullanmayı, yürümeyi veya bisiklete binmeyi tercih edebiliriz.

  1. Endüstri Sektörü

Sanayi sektörü, fosil yakıtlardan oluşan karbondioksit emisyonlarının %20’sini oluşturarak insan kaynaklı faaliyetler arasında üçüncü en büyük emisyon kaynağıdır. Sanayi sektörü madencilik, inşaat, tarım ve imalattan oluşmaktadır. Çoğu fosil yakıt kullanımı ve karbon emisyonundan sorumlu olan 5 ana kategori (gıda, kağıt, petrol, kimyasal ve metal/mineral ürünler) bulunmaktadır.

Malların imalatı ve diğer endüstriyel işlemler, büyük miktarda ve çeşitli türlerde sera gazı üretir, ancak esas olarak karbondioksit üretir. Çoğu üretim tesisi, çeşitli amaçlar için ihtiyaç duyulan ısı ve buharı oluşturmak için gerekli olan fosil yakıtları kullanır. Örneğin, çimento yapmak için kireçtaşı 1450°C’ye ısıtılır; çok fazla ısı yaratmak için fosil yakıtlar kullanılmaktadır.

  1. Tarım ve Hayvancılık

Çoğu insan, karbondioksitten nispeten daha güçlü bir sera gazı olan metan gazının tarım faaliyetleri sırasında üretildiğinden habersizdir. Bunun büyük bir bölümü tarımdan, diğer kısmı ise hayvancılıktan geliyor. 

Besi hayvanlarının tükettiği gıda ürünleri, hayvan bağırsaklarında fermente olur. Hayvanların gaz çıkarmasıyla birlikte, metan gazı çıkışına sebep olur. 

  1. Arazi Kullanımı

Doğal çevrenin tarım, barınma vb. gibi insan kullanımına dönüştürülmesine “arazi kullanım değişikliği” denir. İnsan karbondioksit emisyonlarının yaklaşık %9’u arazi kullanımı değişikliklerinden kaynaklanmaktadır. 

Bu emisyonlar, 2011’de 3,3 milyar ton toplam karbondioksit emisyonuna katkıda bulunmuştur. 1850’den 2000’e kadar bu arazi kullanımı değişiklikleri, atmosfere yaklaşık 396 ila 690 milyar ton karbondioksiti, yani insan kaynaklı karbon salımının yaklaşık %28-%40’ını oluşturmuştur. 

Bu emisyonun en büyük nedenlerinden biri ormansızlaşma ve arazi kullanım değişikliğidir. Çünkü ticari kullanımlar için kalıcı doğal ortam ortadan kaldırılır ve bunun sera gazı emisyonları üzerinde büyük etkisi vardır. 

Dünya çapında geniş ormanlık alanlar kereste üretimi için temizlendi, bazı ormanlar ise çiftlikler ve meralar için yakıldı. Ormanların yok edilmesi ve tahribi, karbonu emen ağaçların azalması sebebiyle; karbondioksit seviyelerinin artmasına neden olan büyük miktarda sera gazı salmaktadır. 

Karbon Ayak İzi Nasıl Azaltılır? 

Hali hazırda hızla ilerleyen iklim krizinin en büyük sebeplerinden biri olan karbon salımını tamamen durdurmak mümkün değil. Ancak hem kendinize hem de gezegene çok iyi gelecek birkaç küçük hareketle bireysel karbon salımınıazaltmak ve sürdürülebilir yasşam için dönüşüme destek olmak oldukça kolay:

Geri Dönüşüm
  1. Reddetmek (Reject)

Mümkün olan her yerde ve her zaman reddedin. Plastik ambalajlı olmayan ürünleri seçin ve kendi çantalarınızı, kaplarınızı ve mutfak eşyalarınızı taşıyın. Reddetmek, atıklarınızın çoğunu ortadan kaldırmanıza yardımcı olacaktır. 

“Bu ürünü neden satın alıyoruz?” sorusunu sorun. 

Bir içecek sipariş ettiğinizde, “pipet olmasın lütfen” diyebilirsiniz çünkü bu tür plastikler geri dönüştürülemez ve çevreye zararlıdır. Dolayısıyla bu tür gerekli olmayan şeyleri reddetmek bize ve doğaya zarar vermez.

  1. Azaltmak (Reduce)

Atık azaltma, basitçe kullandığımız şeyleri azaltmak ve sadece gerekli olanı tüketmek anlamına gelir. Bu sayede oluşan atık miktarı azaltılır. Bu aynı zamanda atıkların arıtılmasında kullanılan doğal kaynakların yanı sıra yeni şeyler üretmek için gerekli olan doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı da azaltır. 

Örneğin şişelenmiş su tüketimini azaltabilir, SuCo veya matara kullanabilirsiniz.  Öte yandan, son kertede tek kullanımlık ürünler tercih etmeniz gerektiyse, geri dönüşüm kutularına atmayı ihmal etmeyin lütfen.

  1. Yeniden Kullanmak (Reuse)

Yeniden kullanım (reuse), bir şeyi yeniden kullanma yöntemi veya uygulamasıdır. Bu, ürünü orijinal amacına uygun kullanmak veya farklı bir işlevi yerine getirmek için yapılabilir. Bir ürünü birden fazla tekrar kullanmak hem bize hem de çevreye fayda sağlar.

Yeniden kullanmak hem zamandan, hem paradan, hem de enerjiden tasarruf etmeye yardımcı olur. 

  1. Geri Dönüşüm (Recycle)

Geri dönüşüme, atık malzemeleri yeni malzeme ve nesnelere dönüştürme işlemi denebilir. Öğelerin aynı veya farklı bir biçimde yeniden işlenmesi ve yeniden kullanılması uygulamasıdır.

Bu süreç çok fazla zaman, enerji, kaynak ve para tasarrufu sağlar. Aynı zamanda bir şeyler üretmek için kullanılan doğal ham madde ve kaynak tüketimini de azaltır. 

Bu nedenle, çevre üzerindeki baskıyı azaltmak için mümkün olduğunca geri dönüştürülmüş ve geri dönüştürülebilir ürünler satın almak önemlidir. 

Bugünlerde ne kadar çok şeyin geri dönüştürülebildiğine inanamayacaksınız. Birkaçının listesini yaptık:

  • Alüminyum Kutular
  • Yapı malzemeleri
  • Karton
  • Cam (özellikle şişeler ve kavanozlar)
  • Dergiler
  • Metal
  • Gazeteler
  • Plastik poşetler
  • Plastik şişeler
  • Çelik kutular
  • Lastikler
  • Bahçe Atıkları
  1. Tamirat

Bugünlerde yeni bir ürün satın almayı, mevcut bir ürünü tamir edip kullanmaktan daha kolay buluyoruz. Bu, özellikle cep telefonu ve ev aletleri gibi gerektiğinde tamir edildiğinde uzun süre dayanabilen elektronik ürünler için geçerli.

Azaltmak, yeniden kullanmak ve geri dönüşüm, hem doğal varlıklar üzerindeki talebi hem de bunların tüketilme oranlarını azaltır. Daha az kaynak kullanılır ve sınırlı olan sarf malzemeleri korunur. 

Gömülen veya yakılan çöp miktarı azaldıkça, atıkların yakılması veya uygunsuz şekilde bertaraf edilmesi sonucu oluşabilecek su ve hava kirliliği potansiyeli de azalmaktadır. 

  1. Ulaşım Alternatiflerini Değerlendirmek

Karbon ayak izimizi azaltmaya yardımcı olacak bir başka kolay seçenek de daha az araç kullanmaktır. Varış noktasına araba kullanmak yerine; yürüyerek veya bisikletle gidildiğinde, bir kişi yalnızca benzinden tasarruf etmekle kalmaz, aynı zamanda daha az yakıt yakar ve atmosfere daha az emisyon salar. 

Bununla birlikte, yürümek bir seçenek değilse, kendi bölgelerindeki toplu taşıma seçeneklerini kullanarak araç paylaşımına bakılabilir.

  1. Beslenme Seçimleri

Beslenme tercihi, bir kişinin karbon ayak izi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Hayvansal protein kaynakları (özellikle kırmızı et), pirinç (yüksek metan yayan çeltik tarlalarında üretilir), uzun mesafelere ve/veya yakıt açısından verimli olmayan nakliye yoluyla taşınan gıdalar gibi şeyleri seçmek, karbon salımını en üst seviyelere çıkarmaktadır.

Eğer yapabiliyorsanız bunları azaltmaya çalışmak, sebze ağırlıklı bir beslenme stilini seçmek, yerel ve mevsiminde beslenmek hem size hem de gezegene çok iyi gelecek. 

Sürdürülebilir bir yaşamı bugün alışkanlık edinmeye başlamak için:

http://ecording.org/ecordingapp-indir/

Mitleri ve Gerçekleriyle Elektrikli Araba Rehberi: Çevre İçin Gerçekten İyiler Mi?

Son on yıldır elektrikli araçlar karbon salımını ve petrol kullanımını azaltmak, iklim değişikliğiyle mücadele etmek için kilit bir teknoloji olarak revaçta. Dünya çapında elektrikli araba stoğunun 2030 yılına kadar 145 milyonun üzerine çıkması beklenirken; Jaguar, Audi, GM ve Mercedes gibi birçok otomobil üretim şirketi önümüzdeki beş ila on yıl içinde tamamen elektrikli araba üretimine geçme sözü verdi. (1) 

Aynı zamanda, AB ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülke elektrikli araç alımını teşvik ediyor. “Çevre dostu” olduğu söylenen bu ulaşım alternatifi her geçen gün yayılırken, herkes aynı şeyi sorguluyor: Elektrikli araçlar gerçekten ne kadar sürdürülebilir?

Uzmanlar, şarj edilebilir araçların sıradan araçlara göre daha iklim dostu bir seçenek olduğu konusunda genel olarak hemfikir olsalar da, nasıl şarj edildiklerine ve üretildiklerine bağlı olarak bazı çevresel etkilere sahip olduğunu düşünüyor. Biz de bu yazımızda, en büyük endişelerden bazılarına ve bunların nasıl ele alınabileceğine dair bir rehber hazırladık.

İçindekiler

Hızlı Bir Hatırlatma: Elektrikli Araba Nedir?

A noktasından B noktasına gitmek için benzin doldurmaya alışkın olan çoğu insan için ulaşım aracını fişe takmak yeni bir kavramdır. Dev bir akıllı telefona benzeyen bir gösterge paneliyle elektrikli otomobiller, gelecekten gelmiş gibi görünebilir.

Yine de teknolojileri yeni değil. Tıpkı ortalama bir otomatik şanzımanlı arabanız gibi elektrikli bir araç da kontakla çalışır, gaz pedalıyla hızlanır ve frenle durur. Benzinli bir arabadan temel farkı motorunun tasarımıdır.

Elektrikli araçlar, elektrik güç kaynağına bağlı bir şarj istasyonu kullanılarak, periyodik olarak yeniden şarj edilmesi gereken pillerle çalışır. Bu çoğu kişiye tanıdık geliyor çünkü telefonlarımızı ve bilgisayarlarımızı şarj etme yöntemimizle aynı.

Çoğu elektrikli araç, nispeten basit bir tasarıma sahip bir lityum iyon pil kullanır. Aslında, karşılaştırılabilir bir içten yanmalı motorlu aracın motorunda yaklaşık 2.000 parça bulunurken, bir elektrikli araç motorunda yalnızca 20 hareketli parça vardır. 

Elektrikli araçların temel farkları nelerdir?

  • Daha sessiz çalışırlar.
  • Vites geçişleri olmadan daha kolay hızlanabilirler.
  • Aşırı sıcak veya soğuk hava, şarjı ılıman havaya göre daha hızlı tüketebilir.

Çevresel Etki: Elektrikli vs. Benzinli Araba

Benzinli araçlarının neden olduğu kirlilik, egzoz borularından çıkan egzozla sınırlı değildir. Petrolün çıkarılması, yakıt haline getirilmesi ve benzin istasyonlarına taşınması da büyük miktarda karbon salımı ve hava kirliliği yaratır. 

Günümüzde benzinli araba üreticileri CO2 emisyonlarını düşürmüş olsa da, üretim sürecinin çevre üzerinde olumsuz etkileri devam ediyor.

Öte yandan, elektrikli araba pillerinin üretimi de emisyon yaratıyor. Karmaşık üretim süreci nedeniyle elektrikli bir araba, üretimi sırasında benzinli bir araca göre iki kat daha fazla enerji kullanarak daha fazla CO2 yayabiliyor.

Yine de, işleyiş şekilleri genel olarak çok daha sürdürülebilir olduğundan, elektrikli araçlar ulaşım için en temiz seçenek olmaya devam ediyor. Yakıt olarak elektriği kullanmaları nedeniyle sürüş, yüksek üretim emisyonlarını telafi ediyor. 

Ortalama olarak bir elektrikli otomobil, ömrü boyunca benzinli bir aracın karbon emisyonunun yarısını üretir ve sürdürülebilirlik açısından tamamen daha iyi performans gösterir.

Elektrikli araçlar kullanım ömrünün sonuna geldiğinde ise, ileri dönüşümlü pili birçok kez yeniden kullanılabilecek şekilde ileri dönüştürülebilir. Diğer yandan, pil malzemelerinin yüzde 90’ına kadar geri dönüştürülmesi mümkündür.

Elektrikli otomobiller, iklim değişikliğini ele almak için tek başına sihirli bir çözüm değil. Ancak, ulaşımdan kaynaklanan emisyonları azaltmada değerli bir araç ve fosil yakıtla çalışan arabalara göre çok daha sürdürülebilir bir alternatif. 

Üretimleri ve ömürlerinin sonu çevre üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olsa da, genel yaşam döngüleri dikkate alındığında karbon ayak izleri, fosil yakıt kullanılan araçlardan çok daha düşüktür.

Sektördeki yeniliklerin büyük bir hızla ilerlemesiyle, yarının elektrikli araçlarının bugünün benzinli araçlarıyla karşılaştırıldıklarında, sürdürülebilirlik farkını genişletmesi muhtemel.

Türkiye’de yapılan bir araştırma, tüketicilerin elektrikli ve hibrit araçlara olan ilgisinin hızla arttığını gösteriyor. Geçen yıla göre, bir sonraki satın alacakları aracın hibrit veya elektrikli olacağını söyleyen tüketicilerin oranı %27’ye yükseldi. 

Ayrıca, önde gelen elektrikli araç üreticisi Tesla’nın ve yerli üretim elektrikli araç TOGG’un Türk pazarına girmesiyle, gelecekte kesinlikle elektrikli veya hibrit bir araç alacaklarını belirten tüketicilerin oranı %29 iken, fiyat teklifi cazip olduğunda bu oran %90’a kadar yükseliyor.

Özet Geçelim: Eksi ve Artı Yönleriyle Elektrikli Arabalar

Eksi Yönler

  • Tamamen elektrikli araçlar, içerilerinde bulunan lityum piller sayesinde çalışıyorlar. Ancak bu lityum pillerin üretimi, fazla karbon salımına neden olabiliyor. 
  • Elektrikli araç akülerinin çoğu Çin, Güney Kore ve Japonya’da üretilmektedir. Bunlar, elektrik üretiminde (yenilenebilir kaynaklardan ziyade) karbon kullanımının genel olarak hala oldukça yüksek olduğu ekonomilerdir.
  • Elektrikli araçların benzinle çalışan araçlara göre en önemli dezavantajlarından biri, tam şarjlı olduklarında kısa menzilli olmalarıdır. Bu nedenle, sıradan içten yanmalı motorlara sahip araçlar şu anda uzun mesafeli yolculuklar için daha iyidir.

Artı Yönler

  • Elektrikli araçlar, çalışırken egzoz borusundan hiç CO2 yaymazlar. Bu da emisyonlarda muazzam bir azalma anlamına geliyor: Elektrikli bir araç kullanmak, yılda ortalama 1,5 milyon gram CO2 tasarrufu sağlıyor. (2) 
  • Elektrikli otomobiller kullanım sırasında emisyon üretmezler, bu da hava kirliliğine katkıda bulunmadıkları anlamına gelir. Bu, özellikle hava kirliliği seviyelerinin tehlikeli derecede yüksek olabileceği şehirlerde önemlidir.
  • Elektrikli araçlar, daha az parçaya sahip olmaları ve frenleme sırasında enerjiyi tutan ve geleneksel fren disklerine göre aşınmaya ve yıpranmaya karşı daha dirençli olan bir sistem olan rejeneratif frenleme özelliğine sahip olmaları nedeniyle, daha az enerji kullanıyorlar.
  • Elektrikli araçların bir diğer önemli avantajı da, giderek daha pahalı hale gelen gaz ya da benzinle doldurulmalarına gerek kalmamasıdır. Gazla çalışan arabalardan farklı olarak elektrikli araçlar, düzenli olarak değiştirilmesi gereken yağ, şanzıman yakıtı ve soğutma sıvıları gibi iki veya üç kat daha az motor sıvısı içeriyor. Bu da yakıt, onarım ve bakım masraflarını fazlaca azaltıyor.
  • Elektrikli arabalar oldukça sessiz çalışıyorlar, bu da gürültü kirliliğini önemli derecede azaltıyor.

Kurumsal Sürdürülebilirlik Nedir: Kurumsal Sürdürülebilirliğin İyi 5 Örneği

 Okuma süresi: 8 dakika

Dünyadaki enerji ihtiyacının %87’si fosil yakıtlarla karşılanıyor. Bilim insanlarına göre iklim krizini durdurmak için kömürün neredeyse %90’ı, petrol ve doğalgazın ise yaklaşık %60’ı yerin altında kalmalı. Birey veya şirket fark etmeksizin, hem bireysel yaşantılarımızda hem de kurumsal sürdürülebilirlik kapsamında gezegen için yapabileceğimiz çok şey var. 

Geldiğimiz noktada, tüm insanlık olarak sürdürülebilir yollar aramaya başladık. Evlerimiz, iş yerlerimiz, yaşam standartlarımız, üretim ve tüketim süreçlerimiz…

Dünya üzerinde insan yaşamına dair her alanda sürdürülebilirlik kavramını benimsemezsek, iklim krizinin ilerlemesiyle birlikte mücadele etmek zorunda kalacağımız yeni tehlikeler ortaya çıkacak. Bu nedenle, sürdürülebilirlik konusunu iş yerlerimize uyarlamak için harekete geçmenin tam zamanı.

Bu yazımızda kurumsal sürdürülebilirlik kavramını açıklayacak, dünyada sürdürülebilirliği başarılı bir şekilde benimsemiş kurumlardan örnek verecek ve sürdürülebilirlik kavramını kendi kurumlarınıza nasıl uyarlayabileceğinize dair ipuçları sunacağız.

Kurumsal Sürdürülebilirlik Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Kurumsal Sürdürülebilirlik Nedir?

Yaşanan ekolojik ve sosyal krizlerin, Dünya’daki doğal varlıkların (yaygın kullanımıyla doğal kaynakların) sandığımız kadar sınırsız olmadığını anlamamıza sebep olması ve daha sürdürülebilir bir yaşam tarzı arayışına girilmesiyle, sürdürülebilirlik kavramıyla ister istemez tanıştık.

Sürdürülebilirlik kavramı, ilk olarak 1987 yılında Brundtland Komisyonu tarafından sunulan Ortak Geleceğimiz Raporu’nda, ‘bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılamak’ olarak tanımlandı.

Kurumsal sürdürülebilirlik ise, Borsa İstanbul’un “Şirketler İçin Sürdürülebilirlik” rehberinde ifade edildiği gibi, “şirketlerde uzun vadeli değer yaratmak amacıyla ekonomik, çevresel ve sosyal faktörlerin kurumsal yönetim ilkeleri ile birlikte şirket faaliyetlerinde ve karar mekanizmalarında dikkate alınması ve bu faktörlerle bağlantılı risklerin etkin bir biçimde yönetilmesi” olarak tanımlanabilir.

Sürdürülebilirlik, kısa vadeli finansal kazanımlara odaklanmak yerine sürdürülebilir yöntemlerle uzun vadeli büyümeye öncelik verir. Kurumsal sürdürülebilirliğin diğer değerleri ise,  Dr. İzel Levi’nin Süreklilikten Sürdürülebilirliğe kitabında da bahsettiği gibi açıklanabilir:

  • kısa vadeli değil, uzun vadeli düşünmek
  • kâr baskısı yerine sosyal, çevresel, ekonomik etkileri dengeleme baskısı
  • büyüme yerine kalkınma ve gelişim
  • yalnızca para ve ölçüm değil, para ve diğer parametreler
  • rakiplerle rekabet değil, rakiplerle paydaşlık
  • sadece kurumun çıkarı değil, bütünün çıkarı
  • yalnızca tüketim değil, tasarruf ve türetim
  • küresellik yerine yerellik
  • yıkıcı dil yerine barış dili
  • yatay düşünce değil, entegre düşünce

Sürdürülebilirliği ilke edinmiş bir işletme; doğal kaynakları sorumlu bir şekilde kullanmayı, gezegenin uzun vadeli refahı için yatırım yapmayı ve iş sürecine dahil olan tüm insanlara adil davranılmasını sağlamayı garanti etmelidir.

Kurumsal Sosyal Sürdürebilirlik

Kurumsal Sürdürülebilirlik Örnekleri

Birçok şirket, girişimleri ve değerleriyle anlamlı değişiklikler yapma yolunda ilerliyor. Gelin, üzerlerine düşeni yapmaya çalışan ve güçlü sürdürülebilirlik planları oluşturan bazı şirketlere göz atalım:

  1. IKEA

IKEA, tedarik zinciri ve operasyonları boyunca sürdürülebilirliği sağlamaya yönelik çabalarıyla dünya çapında bilinen birkaç iş örneğinden biridir. Mobilya markası; sürdürülebilirlik uygulamalarıyla çalışanlarına, müşterilerine ve paydaşlarına hitap ediyor.

İsveçli mobilya üreticisi, ahşabının ve tekstil ürünlerinde kullandığı pamuğun neredeyse yarısını sürdürülebilir kaynaklardan sağlıyor. Hepsi organik tarım uygulamaları yoluyla su kirliliğini en aza indiren bir standartla üretiliyor. Kimyasal gübre ve pestisit kullanımı ise sınırlı.

IKEA’nın 2012 beyanı, 2020 yılına kadar %100 yenilenebilir enerji kaynaklarından güç alacağı yönündeydi. Kurumsal sürdürülebilirliği sağlamanın bir parçası olarak bu hedef için çaba sarf etti.

Ikea Kurumsal Sürdürülebilirlik
  1. Lego

2018’de LEGO, yakında standart plastik oyuncakların yerini alacak bitki bazlı polietilen oyuncakları piyasaya sürdü. Bu legolar, sürdürülebilir olmasıyla bilinmektedir ve çevre dostu olmayan atıkları önemli ölçüde azaltabilirler. 

LEGO ayrıca kaçınılmaz atık sorununu aşarak ve 2025 yılına kadar sıfır atık projesi dahilinde ilerleyeceklerini duyurdu. Bu iddialı bir fikir gibi görünse de, şirket 2018’de atıklarının %93’ünü şimdiden geri dönüştürdü.

Şirketin mevcut sürdürülebilirlik hedefleri arasında 2030 yılına kadar tüm temel ürünleri sürdürülebilir malzemelerden yapmak ve 2025 yılına kadar sıfır atığın çöp sahasına gitmesini hedeflemek yer alıyor. 

Ayrıca, müşterilerin kullanılmış lego oyuncaklarını atmak yerine ihtiyacı olan çocuklara bağışlayabilecekleri bir oluşumu da var.

Lego Kurumsal Sürdürülebilirlik
  1. Microsoft

Microsoft son yıllarda 60.000 metrik tondan fazla atığı düzenli depolama alanlarından uzaklaştırmak ve 2020’de 20 farklı su yenileme projesine fon sağlamak da dahil olmak üzere, sürdürülebilirlik konusunda bazı büyük adımlar attı.

Microsoft’un mevcut sürdürülebilirlik hedefleri arasında 2030 yılına kadar tamamen karbon negatif olmak, sıfır atık üretmek ve gezegen bilgisayarını inşa etmek yer alıyor. 

Bu bilgi işlem platformu, sürdürülebilirlik iç görüleri için pratik bilgiler sağlamak üzere küresel çevresel verileri ve yapay zekayı kullanacak.

Microsoft ile Kurumsal Sürdürülebilirlik
  1. Allianz  

“İyi çevre, iyi toplum, iyi kurum” değerlerini hayata geçirmek için 2016’dan bu yana “Sürdürülebilir Değer Yaratma Modeli” ile çalışan Allianz, sürdürülebilirlik konusunda Türkiye’nin kayda değer örneklerinden.  

Allianz daha sürdürülebilir bir yaşam modeli yaratmak için rüzgar gülü kullanımı ile yenilenebilir enerji yatırımları yaparak, elektrik tüketimi içerisinde yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğin payını %1,5’e çıkardı.

Kurum aynı zamanda sürdürülebilir iş modellerini destekliyor, sivil toplum kuruluşlarına bağış yapıyor ve kadın istihdamına öncelik veriyor.

Sigortacılık
  1. Abdi İbrahim

2030’a kadar karbon nötr olmayı planlayan bir diğer şirket olan Abdi İbrahim, %100 yenilenebilir enerji kullanımına geçen ilk Türk ilaç şirketidir. (1) Abdi İbrahim; prospektüssüz ilaç, daha az malzeme ve özellikle daha az plastik kullanmak için ilaç kutu ve blister optimizasyon süreci, biyo bozunur veya 3D printer ile kişiselleştirilmiş vitamin ve ilaç üretimi gibi birçok projeyi gerçekleştirmek üzere çalışmalar yürütüyor. 

Kurum sosyal inovasyon programları ile yerel girişimcileri destekliyor, çalışan başına düşen gönüllülük saati gibi uygulamalarla sosyal sorumluluğu geliştiriyor, kadın istihdamını destekliyor ve adil bir ekonomik kalkınma planını benimsiyor.

Abdi İbrahim ve Kurumsal Sürdürülebilirlik
Kurumsal Bir Sürdürülebilirlik Planı Nasıl Geliştirilebilir?

Sürdürülebilirlik yalnızca çevreyle ilgili değildir. İçinde sosyal, ekonomik ve çevresel faktörler barındırır ve her alanda adil uygulamaları benimser.

Sürdürülebilirlik yönetimi, işletmenin sürdürülebilir uygulamalarla buluştuğu yerdir. Bir şirketin kâr, insanlık ve gezegen temeli üzerinde durarak üçünün bir arada uyum içerisinde var olmasını sağlar. 

Eğer kurumunuzun sürdürülebilir bir strateji geliştirmesini istiyorsanız, aşağıdaki adımları sağlayarak işe başlayabilirsiniz:

  • Karbon ayak izinizi azaltmak ve karbon nötr bir politika sahibi olmak,
  • Sürdürülebilir kaynak ve hammadde alımı yaparak doğal varlıkları sorumlu bir şekilde kullanmak,
  • İşgücü politikaları iyileştirerek, adil çalışma koşulları ve sağlıklı bir şirket kültürü oluşturmak,
  • Adil ticaret ve üretim yapmak,
  • Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılığı ilke edinmek,
  • Küresel bağışlar yapmak,
  • Topluluk ve sanal gönüllülük projelerine katılmak,
  • Çevreye fayda sağlayan kurumsal politikalar oluşturmak,
  • Sosyal ve çevreye duyarlı yatırımlar yapmak. 
Sürdürülebilirlik
ecording ile Kurumsal Sürdürülebilirlik 

ecording’in iklim krizine karşı geliştirdiği teknolojiler, markaların kurumsal sürdürülebilirlik adına atabilecekleri adımlara destek sunuyor. Örneğin; şirket çalışanlarının karbon ayak izlerini azaltmak amacıyla, oyunlaştırma yöntemiyle insanlara sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları kazandırmayı amaçlayan mobil uygulama ecoNow’i tercih edebilirsiniz.

Öte yandan ecording’in ulaşılması zor alanlara tohum topu atışları gerçekleştiren ecoDrone teknolojisiyle, sürdürülebilirlik için bir adım atmanız mümkün. Sosyal ve çevreye duyarlı bir yatırım olarak markanızın ürün, hizmet veya işlemlerine ecoDrone işareti entegre edebilirsiniz. 

ecoDrone işareti; markanızın her ürün, hizmet veya işlemine entegre edebileceğiniz bir QR kodudur ve  her ürün, hizmet veya işleminiz için ecoDrone’ların bir tohum topunu doğayla buluşturmalarını, böylece dünyadaki ormanlaştırma ve biyoçeşitlilik çalışmalarına destek olmanızı mümkün kılar.

Ayrıca ecoDrone işaretli ürünü tercih eden kişiler, ecoDrone İşareti’ni telefon kamerasıyla okutarak, tohum toplarının serüvenlerini takip edebilmektedirler. Markanızın ürün, hizmet veya işlemlerine ecoDrone işareti entegre ederek, her ürün/hizmet veya işlem başına bir tohum topunu toprakla buluşturabilirsiniz.

ecording’in geliştirdiği teknolojik çözümler ve partnerlik modellerine ilişkin detaylı bilgiye, “Marka ve Kurumlar” sayfasından ulaşabilirsiniz.