Karaçam: Doğanın Savaşçı Ağacı

Zorlu iklimlere meydan okuyan, yangınlara dirençli kökleriyle yeniden doğan bir ağaç: Karaçam. Türkiye’nin geniş ormanlarında sıkça karşılaşılan bu tür, yalnızca dayanıklılığıyla değil, aynı zamanda ekosisteme sunduğu katkılarla da dikkat çekiyor. 

Peki, karaçam neden bu kadar önemli? Evrimsel süreçte nasıl bir yolculuk geçirdi? ecording olarak, ecoDrone’larla doğaya kazandırdığımız karaçamlar hakkında merak edilen tüm soruları bu yazıda cevaplıyoruz. Karaçamın hikayesine ve doğaya sağladığı faydalara birlikte göz atalım.

İçindekiler

  1. Karaçam Ağacı Nedir ve Nerelerde Yetişir?
  2. Karaçamın Evrimsel Geçmişi
  3. Karaçam Nasıl Zorlu Koşullarda Bile Hayatta Kalabiliyor?
  4. Karaçam Neden Ekolojik Restorasyon Projelerinde Tercih Ediliyor?
  5. ecodrone ile Karaçam Ekimini Nasıl Yapıyoruz?

1. Karaçam Ağacı Nedir ve Nerelerde Yetişir?

Karaçam (Pinus nigra), sert iklim koşullarına dayanıklı, uzun ömürlü ve hızlı büyüyen bir çam türüdür. Türkiye’nin dağlık bölgelerinde geniş yayılış gösteren bu ağaç, özellikle Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinde sıkça görülür. 

Deniz seviyesinden 2000 metreye kadar yükseklikte yetişebilir ve fakir topraklara bile uyum sağlayarak erozyonla mücadelede kritik bir rol oynar. Dayanıklılığı ve hızlı büyümesi sayesinde hem orman ekosistemlerini güçlendirir hem de doğaya büyük katkı sağlar.

Temel Teknik Özellikler

  • Bilimsel Adı: Pinus nigra
  • Aile: Pinaceae (Çamgiller)
  • Yaşam Süresi: 300+ yıl
  • Yükseklik: 20-55 metreye kadar uzayabilir.
  • Büyüme Hızı: Orta seviyede büyüyen bir türdür.
  • Kök Sistemi: Derin ve güçlü bir kök yapısına sahiptir, bu sayede toprak erozyonunu önler.
  • Dağılım Alanı: Avrupa, Türkiye, Kuzey Afrika ve Batı Asya’da geniş bir yayılım gösterir.
  • Toprak ve İklim Tercihi: Taşlı, fakir ve kurak topraklarda bile yaşayabilir. Soğuğa ve kuraklığa oldukça dayanıklıdır.

Karaçamın Büyüme ve Üreme Döngüsü

Karaçam, doğanın kusursuz döngüsüne uyum sağlayan etkileyici bir üreme mekanizmasına sahiptir. Kozalakları, rüzgarın taşıdığı polenlerle döllenir ve tohumlarını yayarak yeni nesillerin filizlenmesini sağlar. Tohumlar, özellikle yangın sonrası açılan alanlarda hızla çimlenerek toprağa tutunur ve büyümeye başlar.

İlk yıllarında yavaş gelişse de, köklerini derinleştirdikçe büyüme hızını artırır ve birkaç on yıl içinde güçlü bir orman ağacı haline gelir. Bu döngü, karaçamın ekosistem içindeki sürekliliğini sağlayarak, doğanın dengesine büyük katkı sunar.

2. Karaçamın Evrimsel Geçmişi

Karaçam, yaklaşık 50 milyon yıl öncesine dayanan bir geçmişe sahiptir. Evrimsel süreçte farklı iklim ve toprak koşullarına uyum sağlayarak geniş bir yayılıma ulaşmıştır. 

Bu adaptasyon yeteneği, karaçamın değişen çevresel koşullara karşı dirençli kalmasını sağlamıştır. Bugün hala Türkiye’nin birçok farklı bölgesinde sağlıklı popülasyonlar oluşturmasının temel nedeni budur.

3. Karaçam Nasıl Zorlu Koşullarda Bile Hayatta Kalabiliyor?

Karaçam (Pinus nigra), ekstrem hava koşullarına ve fakir topraklara dayanıklılığı ile bilinen bir ağaç türüdür. Bunun en büyük sebebi, derinlere inen kök sistemi ve kalın, reçineli kabuğudur. Kökleri, kuraklık dönemlerinde bile suya ulaşabilmesini sağlar, bu da ağacın uzun süreli kuraklıklara  ve rüzgarlara karşı direnç göstermesine yardımcı olur. Ayrıca reçineli yapısı, zararlı böceklere ve hastalıklara karşı doğal bir koruma sağlar.

4. Karaçam Neden Ekolojik Restorasyon Projelerinde Tercih Ediliyor?

Karaçam, fakir topraklarda bile hızlı büyüyebilen ve kuraklığa dayanıklı bir tür olduğu için erozyon kontrolü, çölleşmeyle mücadele ve karbon depolama projelerinde sıkça tercih edilir. Kuraklığa ve rüzgarlara dayanıklılığı sayesinde ekstrem koşullarda yetişme ve büyüme yeteneğine sahiptir.

ecoDrone’larla gerçekleştirdiğimiz Karaçam (Pinus nigra) ekimi çalışmaları de tam olarak bu yüzden önem taşır. Bu ağaçlar, gelecekte orman alanlarını genişleterek ekosistemleri güçlendirmeye yardımcı olacak.

5. ecoDrone ile Karaçam Ekimini Nasıl Yapıyoruz?

ecording olarak, ecoDrone (insansız hava araçları) ile karaçam tohumlarının ekimlerini gerçekleştirerek yeniden ağaçlandırma çalışmalarını hızlandırıyoruz. Bu yöntem, geleneksel dikim yöntemlerine göre daha hızlı, daha az maliyetli, daha güvenli ve daha yüksek atış kapasiteli bir şekilde uygulanabiliyor.

Özellikle orta ve yüksek rakımlarda iklim krizi nedeni ile orman özelliğini kaybetme riski taşıyan alanlar, erozyon sahaları, yangın sonrası restore ve rehabilite edilmesi gereken bölgeler şu an için öncelikli olarak çalışma alanlarıdır.

Detaylı bilgi için:  https://ecording.org/ecodrone/

Kızılçam: Yangınlarla Evrimleşen ve Ormanları Yeniden Yeşerten Ağaç

Orman yangınları, doğanın en yıkıcı felaketlerinden biri gibi görünebilir. Alevler yükselirken, ağaçların birer birer kül olduğu düşünülür. Ancak bazı ağaçlar, yangınları bir son değil, bir başlangıç olarak görür. İşte Kızılçam (Pinus brutia), doğanın en büyük sınavlarından biri olan yangınlara karşı evrimleşmiş, küllerin içinden yeniden doğan mucizevi bir ağaç türü.

Peki, kızılçam nasıl oluyor da yangınlardan sonra bile yaşamını sürdürebiliyor? Yangınlara karşı geliştirdiği dayanıklılık mekanizmaları nelerdir? Ve daha da önemlisi, ekosistem için neden bu kadar kritik bir role sahip? Bu yazıda, kızılçamın binlerce yıllık adaptasyon sürecini, yangınlarla olan ilişkisini ve orman ekosistemine sağladığı eşsiz katkıları keşfedeceğiz.

İçindekiler

  1. Kızılçam Ağacı Nedir ve Nerelerde Yetişir?
  2. Kızılçam Ekosistemin Dengesi İçin Neden Önemlidir?
  3. Kızılçam Yangınlara Karşı Neden Dayanıklıdır?
  4. Kızılçam Ormanları Karbon Salımı Azaltımında Nasıl Rol Oynar?
  5. Kızılçam ve Diğer Ağaç Türleri Arasındaki Farklar Nelerdir?
  6. Kızılçam Ormanları Sadece Yangın Sonrası mı Filizlenir?

1. Kızılçam Ağacı Nedir ve Nerelerde Yetişir?

Kızılçam (Pinus brutia), Akdeniz iklimine sahip bölgelerde yaygın olarak bulunan, sıcağa ve kuraklığa dayanıklı bir iğne yapraklı ağaçtır. Türkiye’de Ege, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde geniş yayılım gösterir. Hızlı büyüyen ve yangınlarla başa çıkma yeteneği olan bu tür, orman ekosistemlerinde kilit bir rol oynar.

Temel Teknik Özellikler

  • Bilimsel Adı: Pinus brutia
  • Familyası: Pinaceae (Çamgiller)
  • Ortalama Boy: 20-30 metre (Bazı örneklerde 40 metreye kadar ulaşabilir)
  • Gövde Çapı: 60-80 cm
  • Ömrü: 150-200 yıl
  • İğne Yaprakları: 10-18 cm uzunluğunda, sert ve sivri
  • Kozalakları: 6-12 cm uzunluğunda, önce yeşil olup olgunlaştığında kahverengi
  • Toprak Tercihi: Kumlu, kireçli ve fakir topraklarda bile büyüyebilir
  • İklim Uyumu: Yıllık yağış miktarı 500-1200 mm arasında değişen bölgelerde rahatlıkla yetişebilir

Kızılçamın Büyüme ve Üreme Döngüsü

Kızılçam, genç yaşta hızlı büyür ve 10-15 yıl içinde kozalak üretmeye başlar. Kozalakları, ağaç üzerinde 2-3 yıl boyunca kalabilir ve tohumlarını çevre koşulları uygun hale geldiğinde serbest bırakır.

Bu süreçte özellikle yangın sonrası kendini yenileme yeteneği oldukça dikkat çekicidir. Çoğu iğne yapraklı ağacın aksine, Kızılçam’ın kozalakları, yüksek sıcaklıklarda açılarak yangından sonra hızla tohum yayılmasını sağlar. Bu da türün Akdeniz ikliminde hayatta kalmasını sağlayan önemli bir adaptasyondur.

2. Kızılçam Ekosistemin Dengesi için Neden Önemlidir?

Kızılçam, toprak stabilizasyonunu sağlar, karbon tutar ve biyoçeşitliliği destekler. Aynı zamanda, özellikle Akdeniz ekosistemlerinde birincil ağaç türlerinden biri olarak besin zincirinde kilit bir rol oynar:

  1. Toprak Koruma ve Erozyon Önleme: Kızılçam ormanları, özellikle eğimli arazilerde toprağın yağmur ve rüzgarla taşınmasını engelleyerek erozyonu minimize eder.
  2. Biyolojik Çeşitliliği Destekleme: Kızılçam ormanları, arılar, kuşlar, sürüngenler ve çeşitli memeli türleri için önemli bir yaşam alanıdır. Çam balı üretimi için de kritik bir ağaç türüdür.
  3. Karbon Depolama: Kızılçam, fotosentez yoluyla atmosferdeki karbonu yakalayarak küresel ısınmayı yavaşlatmaya katkıda bulunur.

Bu özellikleri sayesinde, kızılçam ekosistemde yalnızca bir ağaç türü değil, bir denge unsuru olarak varlığını sürdürmektedir.

3. Kızılçam Yangınlara Karşı Neden Dayanıklıdır?

Orman yangınları, Akdeniz ekosisteminin doğal bir parçasıdır. Kızılçam ise bu zorlu çevre koşullarına evrimsel olarak uyum sağlamış birkaç ağaç türünden biridir.

Yangına Dayanıklılık Sağlayan Mekanizmalar:

  • Serotinöz Kozalaklar: Kızılçamın kozalakları, yüksek sıcaklıkta açılarak tohumlarını yangın sonrası besin açısından zenginleşmiş toprağa bırakır. Bu mekanizma, ormanın hızlı bir şekilde yenilenmesini sağlar.
  • Kalın Kabuk: Gövdesini saran kalın kabuk tabakası, yangın sırasında iç dokuların zarar görmesini önler.
  • Hızlı Büyüme Yeteneği: Kızılçam fidanları, yangın sonrası dönemde hızla büyüyerek ekosistemin kendini yenilemesine olanak tanır.
  • Bu adaptasyonlar sayesinde kızılçam ormanları, yangınlardan sonra hızla toparlanarak kendini yenileyebilen bir ekosistem oluşturur.

4. Kızılçam Ormanları Karbon Salımı Azaltımında Nasıl Rol Oynar?

Tüm ormanlar gibi kızılçam ormanları da atmosferdeki karbonu emer ve karbon döngüsünü dengeler. Hızlı fotosentez yapma yetenekleri sayesinde iklim değişikliğine karşı kritik bir doğal savunma mekanizması sunarlar.

5. Kızılçam ve Diğer Ağaç Türleri Arasındaki Farklar Nelerdir?

Kızılçamın yangına adaptasyonu, hızlı yenilenme kapasitesi ve kuru, besin değeri düşük topraklarda büyüyebilmesi onu diğer iğne yapraklı türlerden ayırır. Özellikle sedir, göknar ve karaçam gibi türlere kıyasla daha sıcağa dayanıklı ve daha hızlı yayılan bir türdür.

6. Kızılçam Ormanları Sadece Yangın Sonrası mı Filizlenir?

Hayır, kızılçam sadece yangın sonrası değil, doğal olarak da yayılabilir. Ancak yangın, tohumların yayılmasını tetikleyen bir mekanizma olarak işlev görür. Bu durum aslında, Kızılçam ve Akdeniz ormanlarının kendilerini gençleştirme ve yenileme döngüsüdür.

Maalesef insan etkilerinin aşırı olması nedeni ile bu döngüler sıklıkla ve yanlış şekilde yaşanmaktadır. Doğrudan tohum ekimi ya da ecoDrone gibi teknolojilerle desteklenen yayılma yöntemleri, doğal döngüyü hızlandırabilir.

#Gezegenİçin: Ormanlar, İklim Krizi ve Havadan Tohumlama

Ormanlaştırma, kelime anlamıyla bozulmuş veya yok olmuş orman alanlarının tekrar yeşillendirilmesi anlamına gelir. Fakat aslında bu kavramın altında çok daha büyük bir amacı barındırır: gezegenimizi ve dolayısıyla kendimizi korumak. 

Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları içerisindeki “Gezegen” odaklı hedeflerden biri olan ormanlaştırma, aslında birçok hayati konuyu içerisinde barındırıyor. Gelgelelim, bu konu hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? 

İçindekiler

Ormanlaştırma İklim Krizinin İlacı Olabilir Mi?

Günümüzde karşı karşıya olduğumuz en büyük tehditlerden biri, iklim krizi. Bu kriz her geçen gün önüne geçilemez sonuçları beraberinde getiriyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterrez’in de geçtiğimiz günlerde tüm dünya ile paylaştığı üzere; artık küresel ısınma çağı bitti ve küresel kaynama çağına girdik. Peki, bu krize karşı neler yapabiliriz? İşte cevap, birçok uzmanın üzerine titrediği bir kavramda gizli: ormanlaştırma.

Yine bu alanda çalışan birçok kişinin  bildiği gibi Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın 3 odak alanı var. 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı, 3P; yani ”People” ”Planet” ve ”Prosperity” şemsiyeleri altında toplanıyor. Küresel iklim krizine karşı gerçekleştirilen en önemli çalışmaların çoğu da ”Planet” odağındaki çalışmaların altında toplanıyor. 

Bu doğrultuda #Gezegenİçin ormanlaştırma ve biyoçeşitlilik mücadelesine destek olunması ve 13. küresel amaç olan iklim eyleminin başarıya ulaşması için hayati önem taşıyor.

Peki neden ormanlaştırma? Çünkü ormanlar, gezegenimizin akciğerleri olarak kabul edilir. Atmosferdeki karbondioksidi emerek oksijen üretirler ve ekosistemleri dengede tutarlar. Ancak ormansızlaşma ve orman alanlarının azalması, bu dengenin bozulmasına yol açıyor. 

Ormanlaştırma yalnızca küresel sıcaklıktaki artışa karşı gerçekleştirilecek çalışmalardan biri değil; aynı zamanda biyoçeşitliliğin korunması için de en önemli çalışmalardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ormanlaştırma Neden Bu Kadar Önemli?

Global Forest Watch (GFW) tarafından yayınan rapora göre, Brezilya Amazonları’ndaki ormansızlaşma hız kesmeden devam ederken, dünya 2022 yılındal İsviçre büyüklüğünde eski tropik yağmur ormanı alanını kaybetti.

Kuruluşun raporunun hazırlanışında, Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) ile Maryland Üniversitesi tarafından sağlanan orman verilerinden de faydalanıldı. 

Öte yandan “2030 yılına kadar sıfır ormansızlaşma” yönünde verilen küresel taahhüde rağmen, geçen yıl tropikal orman kaybı 2021 seviyelerini aştı.

Ormanlar, sadece doğal güzellikleri ile değil, ekosistemlerin dengeleyici gücüyle de büyük bir öneme sahiptir. Bu nedenle, ormansızlaşma gibi olumsuz etkilerle karşılaştığımızda, biyoçeşitlilik kaybı, toprak erozyonu, iklim değişikliği gibi birçok sorunla da yüz yüze geliriz. Ormanlaştırma ise tüm bu sorunların önüne geçebilecek potansiyele sahip:

  • İklim Dostu: Ormanlar, atmosferdeki karbondioksidi emerek oksijen üretirler. Bu sayede iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir rol üstlenirler. İklim krizine karşı atılacak en etkili adımlardan biri de kuşkusuz ormansızlaşmanın önüne geçmektir.
  • Biyoçeşitliliğin Korunması: Ormanlar, sayısız bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapar. Bu zenginlik, ekosistemin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlar. Ormanların tahrip edilmesi ise birçok türün yok olma riskiyle karşı karşıya kalmasına yol açar.
  • Toprak Erozyonunu Önler: Ormanlar, toprağın erozyona uğramasını engeller. Ağaç kökleri sayesinde toprak sıkıca tutulur ve erozyon riski azalır. Bu da tarım alanlarının verimliliğini artırır.
  • Su Kaynaklarını Korur: Ormanlar, yağmur suyunun toprağa emilmesini sağlar. Bu suyun yer altı sularına sızmasını kolaylaştırarak su kaynaklarını korur. Ormanların yok olması ise su kıtlığı sorununu artırabilir.
  • Ekonomik Değer: Ormanlar sadece ekosistemler için değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da büyük öneme sahiptir. Odun, tıbbi bitkiler, turizm gibi birçok sektörde kaynak sağlarlar.

Bu doğrultuda  ormanlaştırma çabalarının önemi de her geçen yıl artıyor. Ormanlaştırma çalışmaları küresel  iklim krizine karşı etkili silah olmasına rağmen bu alandaki inovatif çalışmaların da hızla artması önemli.

Ormanlaştırmanın Hızlı ve Etkili Yöntemi: Havadan Tohumlama

Geleneksel ormanlaştırma yöntemleri zaman ve emek gerektirebilir. Ancak havadan tohumlama yöntemi, bu süreci hızlandırabilir. Bu yöntemde, drone’lar veya uçaklar aracılığıyla tohumlar havadan yayılır. Bu, geniş alanlara hızlı ve etkili bir şekilde tohumlarını saçarak orman oluşturma fırsatı sunar. Bu yöntem, özellikle ulaşılması zor bölgelerde veya acil orman yeniden oluşturma projelerinde büyük bir avantaj sağlar. 

Bu çalışmalarının yanı sıra; havadan tohumlama çalışmalarının; daha verimli bir şekilde gerçekleştirmesi için de makine öğrenmesi, görüntü işleme ve yapay zekanın da desteği ile ecording birçok çalışma gerçekleştirmektedir.

İklim krizinin etkileri her geçen gün daha fazla hissedilir hale geliyor. Bu nedenle, sürdürülebilir kalkınma amaçları çerçevesinde ormanlaştırma çalışmalarına ve özellikle havadan tohumlama yöntemine daha fazla önem verilmesi gerekiyor. 

Bu kapsamda ulusal ve uluslararası markaların, devlet kurumlarının ve üniversiteler ile birlikte kamu kurumlarının da iş birliği ile etkisini büyüterek devam edebileceğimiz bir hareket mümkün. Hep birlikte, ormanlaştırma ve biyoçeşitlilik çabalarına destek olarak, küresel iklim krizi ile  mücadelede önemli adımlar atabiliriz. Unutmayalım ki, ‘’bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, biz onu gelecek nesillerden ödünç aldık.’’

Bir Ağacın Büyüme Serüveni: Bir Ağaç Nasıl Büyür?

Küçücük fidelerin nasıl devasa ormanlara dönüştüğünü hiç merak etmiş miydiniz? İş, gıda, sağlık ve küresel iklim krizi bağlamında insanlığa inanılmaz katkıları olan ağaçların oldukça büyüleyici ve yakından bakmaya değer olduklarını düşünüyoruz. İklim kriziyle olan mücadelede, ağaçların rolünü ve gücünü hepimiz benimsemeliyiz.

Bu yazımızda, ağaçların nasıl büyüyüp geliştiğini detaylıca anlatırken, insanlık ve gezegen için bu kadar önemli olmalarının sebeplerini belirtiyoruz.

İçindekiler

Bir Ağaç Nasıl Büyür?

Ağaçların önemini anlamak için önce nasıl büyüdüklerini ve geliştiklerini anlamalıyız.

  1. Tohum: Yaşamın Başladığı Yer

Her ağaç hayata bir tohum olarak başlar. Her tohumun iç kısmı, hayatta kalmak ve yeşile dönüşmek için ihtiyaç duyduğu besinlerle doludur.

Birçok şekli ve boyutu olan tohumlar, farklı şekillerde toprağa dağılırlar. Böcekler tarafından çapraz tozlaşmayla taşınmaları yaygındır ancak rüzgar veya hayvanlar tarafından da taşınabilirler.

ecording olarak, biz bu süreci insansız hava araçları ile yürütüyoruz. İklim krizinden olumsuz etkilenen onlarca Anadolu kadınının yardımıyla ürettiğimiz tohum toplarını, ulaşılması zor alanlara ecoDronelar ile taşıyarak biyoçeşitlilik çalışmalarına destek veriyoruz. Daha fazlası için: https://ecording.org/ecodrone/

Bir tohum, uygun koşullara sahip bir ortam bulup yerleştikten sonra, büyümesinin bir sonraki aşamasına geçebilir.

  1. Çimlenme: Tohumdan Fideye

Yaşam döngüsünün bir sonraki aşaması, bitkinin toprakla buluştuktan sonra tohumun içinde büyümeye başladığı çimlenme sürecidir.

İlk kök tohumun içinden çıkar ve kendisini toprağa sabitler. Bir çapa görevi görür ve tohumun suyu emmeye başlamasını sağlar. Kısa bir süre sonra, tohumun içinden çıkan filiz toprağın yüzeyine doğru ilerlemeye başlar. 

Böylelikle bitkinin gövdesi ortaya çıkmış olur. Bu, ‘ağacın yaşam döngüsü devam ediyor’ demektir. Aynı zamanda, bitkinin hastalık gibi riskler altında olduğu bir zaman dilimidir.

  1. Fidan: Yeni Zirvelere Ulaşmak

Bir fide, yaklaşık bir metre yüksekliğe ulaştığında fidan olur.

Fidan dönemini ağacın gençlik yılları olarak düşünebilirsiniz. Hızlı büyüyebilir, ancak tam olgunluğa erişmeden önce kat etmesi gereken uzun bir yol da vardır. Gövdesi hala esnektir ve kabuğu pürüzsüz bir dokudadır. Fidanlar çiçek veya meyve veremez, yani tohum üretemezler.

  1. Olgun Bir Ağaç: Çoğalmaya Hazır

Bir ağaç olgunluğa eriştiğinde ve tam olarak büyüdüğü kabul edilebildiğinde, kendi meyvesini, çiçeklerini veya yemişlerini üretebilir. Bu, üreyebileceği ve yaşam döngüsünün yeniden başlaması için tohumlarının dağılabileceği anlamına gelir.

Olgun bir ağacın genellikle geniş bir gövdesi, ayrıca birçok şekil ve renkte yaprakları filizlendiren çok sayıda dalı vardır. Gençlik yıllarını geride bırakmış ve geniş bir çevrenin hayati bir parçası olan ağacın, ömründe en verimli olduğu dönemdir. 

Bazı ağaç türleri, yaşam döngüsünün bu olgun aşamasında diğerlerinden daha uzun süre kalır. Örneğin; meşe ağaçlarının çoğu, yaklaşık 40 yaşında meşe palamudu üretmeye başlar ve üretkenlikleri 80-120 yaşlarında zirveye ulaşır. (1

Meşe ağaçları genel olarak 300 yıl üretken olup, ardından 300 yıl dinlenirler. Dinlendikten sonra tekrar tohum üretmeye devam edebilirler. Üvez ağaçları ise yaklaşık 15 yıl sonra meyve vermeye başlar ve yaklaşık 120 yıl sonra ömürlerinin sonuna gelirler. (2)

Bir ağacın yaşını ise her yıl kabuğunun altında çıkardığı halkaları sayarak öğrenmeniz mümkün.

Meşe Ağacı
  1. Ağaçlar da Ölür: Çürüyen Ağaçlar

Bir ağacın çürümeye başladığı ve yaşam döngüsünün son aşamalarına geldiği zaman, daha az kullanışlı hale geldiğini düşünebilirsiniz. Ama durum böyle değil.

Çürüyen her ağaç veya “budak”, herhangi bir zengin biyolojik çeşitlilik içeren ormanlık alanın veya orman ortamının önemli bir parçası. Kendisi ölmüş olabilir ancak verimliliği devam etmektedir. Çünkü:

  • Böceklere ve mantarlara yuva olur
  • Böcekler, kuşlar, yarasalar ve diğer küçük memeliler için besin kaynağıdır
  • Yukarıda belirttiğimiz canlılar barınak için ağaçtaki oyuklardan veya deliklerden yararlanır

Ölmüş ya da çürümekte olan ağaçlar, bir ahşabın biyolojik çeşitliliğinin hayati bir parçasıdır. Cansız bir ağacı ormanlık alandan çıkarmak, yukarıda okuduğunuz pozitif etkenlere engel olarak, biyolojik çeşitliliğinin önemli bir bölümünü ortadan kaldırır.

Ağaçların Bu Kadar Önemli Olmasının 8 Nedeni

  1. Hayati Su Döngüsünü Düzenlerler

Su döngüsü, suyun yağmur olarak yere düştüğü sürecin ismidir. Bu sular, daha sonra ağaçlar ve diğer bitkiler tarafından emilir ve ardından buharlaşarak tekrar havaya salınır.

Bir ağaç her gün yaklaşık 950-1515 litre suyu tekrar havaya bırakır. Bu nedenle ağaçlar, havadaki optimum nem seviyelerini korumak için çok önemlidir. Ayrıca hayatta kalmak için tükettiğimiz tatlı suyu sağlaya) su döngüsünün dengede kalmasını sağlarlar. (3

Su döngüsü söz konusu olduğunda dünya doğal bir ritim oluşturmuştur. Ormansızlaşma bu döngüyü ciddi şekilde bozar ve gezegenin yalnızca %3’ünü oluşturan tatlı su kaynaklarını tehlikeye atabilir.

  1. Ağaç Demek İş ve Ekonomi Demek

Yağmur ormanlarının bakımından ağaç dikmeye,, meyve hasadından biyolojik ve botanik araştırmalara kadar ağaçlar insanlık için çok sayıda iş alanı yaratır.

Fiziksel olarak zorlayıcı diğer birçok işte olduğu gibi, kırsalda yaşamını sürüdüren ve sosyo-ekonomik imkanları kısıtlı insanlar ile çiftçilerin geçim kaynağını ormanlar oluşturuyor. Çoğu küçük, genellikle kırsal topluluklar için, ağaçlar olmadan yerel halkı ayakta tutmak oldukça zordur.

Ormansızlaşmanın istihdam yarattığı da söylenebilir ancak uzun vadede sürdürülebilir değildir. Ağaçlar bittiğinde iş de biter.

  1. Yaban Hayatı İçin Hayati Yaşam Alanları

Orman habitatlarında çok çeşitli kuşlar, böcekler ve memeliler yaşar. Bu canlılar yüzyıllar boyunca ormanda yaşamaya  uyum sağlamış ve ona bağımlıdır.

İlk akla gelen daha büyük ve vahşi ya da yabani hayvanlar (filler, kaplanlar vs.) olabilirken, görünüşte basit bir ağaç, çok daha küçük boyutlu yüzlerce hatta binlerce canlıya ev sahipliği yapabilir. Yılanlar, kurbağalar, kırkayaklar, karıncalar, termitler, örümcekler, böcekler, güveler… Bu canlıların yaşamlarını devam ettirebilmeleri,  yaşam alanları ormanların  varlığına ve güvenliğine bağlıdır.

Ormansızlaşmanın bugünkü hızıyla devam etmesi durumunda, önümüzdeki 25 yıl içinde yaklaşık 28.000 farklı türün yok olabileceği tahmin ediliyor. Hatta birçoğu keşfedilmeden ortadan kaybolabilir..

  1. Toprak Kalitesini Artırırlar

Ağaçlar, etraflarındaki toprağın kalitesini çeşitli şekillerde iyileştirmede çok önemli bir rol oynar. Karbon filtreleme özelliklerinin bir parçası olarak, karbonu ve diğer zararlı maddeleri topraktan uzaklaştırarak, diğer bitkilerin sağlıklı bir şekilde yetişmesine olanak tanırlar.

Kaliteli toprak, %2’den fazla karbon içermemelidir. Ancak yoğun ormanlık alanlarda bu oran %0,05’e kadar düşebilir. (4)

Ağaçlarla çevrili arazi, ağaçların toprağı arındırıcı etkisi sayesinde mahsul üretimini ikiye katlayabilir. Verim ne kadar iyi olursa, insanlığı beslemek için o kadar az toprağa ihtiyaç duyulur.

Kısacası: Tarım ve biyoçeşitlilik için kaliteli toprak istiyorsak, üzerinde yaşadığımız gezegenin ağaçlarına bakmamız gerekir.

  1. Erozyonu Önlerler

Ormansızlaştırılmış alanlar, çölleşmeye karşı çok daha savunmasızdır. Ağaçlar, gövdelerini ve yapraklarını kullanarak rüzgarlara ve sellere karşı doğal bir bariyer oluşturur. Bu bariyer, kötü havanın geniş alanları tahrip edebilecek bir doğal afete dönüşmesini önlemeye yardımcı olur.

Ağaç kökleri, toprağı bir arada tutarak erozyona karşı korumada hayati bir işlev görür. Ormansız alanlarda, toprağı yerinde tutacak veya gelen rüzgarların hızını yavaşlatacak hiçbir şey yoktur. 

  1. Vazgeçilmez Besin Kaynakları

Sürdürülebilir bir şekilde yetiştirilen ağaçlar, pek çok hayati gıda maddesinin kaynağıdır. 

Sadece ağaçlardan bol miktarda besin alabiliriz. Fındıktan meyvelere, çiçeklerden ve reçinelerden elde edilen şuruplara ve aromatik kabuklardan elde edilen baharatlara kadar,  ağaçlar insanlar için yüzlerce besin üretirler.

  1. Gürültü Kirliliğini Önlerler

Ağaçların hava kirliliğiyle mücadele kadar, gürültü kirliliğinin olumsuz etkileriyle mücadelede de rolü vardır. Kentleşmenin, ulaşımın ve sanayileşmenin önemli bir etkisi olan gürültü, yalnızca insanlar için rahatsız edici olmakla kalmaz, aynı zamanda yaban hayatı üzerinde de yıkıcı bir etkiye sahip olabilir.

İnsanların neden olduğu gürültü kirliliği, bir hayvanın sonar ve navigasyon sistemlerini etkilemekle kalmaz, tüm ekosistemi bozabilir. Örneğin, yuva yapan bazı kuş türleri, gürültü nedeniyle istenmeyen habitatlarda yuva yapmazlar.

Ağaçların yaprakları, kendisine ulaşan ses seviyesini azaltan soğurucu bir etkiye sahiptir. Yaban hayatı, insanlar olarak yarattığımız gürültü kirliliğinden korunmuştur.

  1. İklim Krizine Karşı Mücadele Ederler

Küresel ısınmayı ve iklim değişikliğini etkileyen faktörlerden biri de atmosferdeki karbondioksit seviyeleridir. Karbondioksit, ısı tutma özellikleriyle bilinen bir “sera” gazıdır. Hızla ısınan bir gezegende, insanların ürettiği aşırı karbondioksit seviyeleri, kelimenin tam anlamıyla ısıyı atmosfere hapsediyor.

Bir ağaç büyüdükçe, fotosentez adı verilen bir işlemle havadaki karbondioksiti emer. Karbonu odun olarak depolar ve oksijen moleküllerini serbest bırakır. Sera gazını havadan temizlerler. 

Bu nedenle ormanlar dev bir filtre görevi görür. Ancak ağaçlar, yakıldıklarında veya toprağa geri ayrıştırıldıklarında tekrar havaya dağıtırlar.

Ormansızlaşmanın etkileri iki yönlüdür. Doğanın CO2 filtreleri ortadan kaldırılmakla kalmıyor, aynı zamanda genellikle daha sonra yakılıyor ve depoladıkları karbonu atmosfere geri bırakıyorlar.

İklim değişikliği ile mücadelede ağaçlar kesinlikle hayati önem taşıyor. Dünyanın ormanları olmasaydı hiç şansımız olmazdı.

İklim Kriziyle Mücadelenin Yüzlerce Yolundan Bir Tanesi: ecoDrone

Ağaçlar, gezegende ve hayatımızda yeri doldurulmaz bir öneme sahipler. Hepimizin ortak sorunu olan küresel iklim krizinde ise rolleri tartışılmaz. 

Bugün, ulaşılması zor alanlara tohum topu atışı yapan ve böylelikle biyoçeşitlilik çalışmalarına destek veren yeni nesil iklim krizi savaşçımız ecoDrone ile tanışarak hem Dünya hem de kendin için büyük bir fark yaratabilirsin: https://ecording.org/ecodrone/

Türkiye’de Orman Yangınları: Nedenleri, Sonuçları ve Önleme Yöntemleri

Yaz mevsimi kapıdayken, 1980’lerden beri görülmemiş aşırı sıcaklarla karşı karşıya kalma tehlikesindeki Türkiye, orman yangınları açısından riskli bir coğrafyada bulunuyor. (1) 2022 yılı Ekim ayı itibariyle 14.000 hektar yeşil alanını kaybetmiş olan Türkiye (2) kırmızı alarm vermeye başlamadan, biyoçeşitliliği ve yaşamı korumak hepimizin elinde.

Sıcak geçecek bir yaz mevsimine girmek üzereyken, bu yazımızda, karbon salımının ve küresel sıcaklıkların artmasının sonucu olarak iklim krizinin etkisiyle, Türkiye’nin biyoçeşitliliğini tehdit eden orman yangınlarının nedenlerini, sonuçlarını ve önleme yöntemlerini inceliyoruz.

Türkiye’deki Orman Yangınları: Yangın Mücadelesine Nereden Başlanır?

Orman Yangını Nedir: Orman Yangınlarının Nedenleri

Birleşmiş Milletler, orman yangınlarını “orman, otlak, çalılık veya tundra gibi doğal bir ortamda doğal yakıtları tüketen ve kontrolsüz bir şekilde yayılarak bitkilerin yanması veya yakılması” olarak tanımlamaktadır.

National Geographic, bir orman yangınının ortaya çıkması için ortamda yakıt, oksijen ve ısı kaynağının olması gerektiğini belirtiyor. Yakıt olarak adlandırılan şeyler ise ağaçlar, çimenler, çalılar ve hatta evler dahil olmak üzere bir ateşi çevreleyen herhangi bir yanıcı madde olabilir.

Bir bölgenin yakıt yükü ne kadar büyükse, yangın o kadar yoğun olur. Hava, bir ateşin yanması için ihtiyaç duyduğu oksijeni sağlar. Isı kaynakları, orman yangınını ateşlemeye ve yakıtı tutuşmaya yetecek kadar yüksek sıcaklıklara getirmeye yardımcı olur. 

Şimşek, yanan kamp ateşleri veya sigaralar, sıcak rüzgarlar ve hatta güneş bile bir orman yangınını başlatmak için yeterli ısı sağlayabilir. (3)

Coğrafi koşullar, yangının davranışı üzerinde güçlü etkilere sahiptir. Örneğin, yangınlar yokuş yukarı halde, yokuş aşağı olduğundan daha hızlı yayılma eğilimindedir. Genellikle yangınlar, koşulların daha sıcak olduğu ve rüzgarın yokuş yukarı esme eğiliminde olduğu gün boyunca daha aktiftir. (4) 

Orman yangınlarının birçok nedeni vardır. Bazıları doğal sebeplerden kaynaklanırken, bazıları insan kaynaklıdır:

  • Küresel İklim Krizi

İnsanlık atmosfere daha fazla sera gazı salıp daha fazla ısıyı hapsederken, yüzey sıcaklıkları potansiyel olarak yıkıcı seviyelere yükseliyor. Daha yüksek sıcaklıklar ve iklim değişikliği, artan ısı dalgalarıyla bağlantılıdır ve bu da daha uzun kuraklıklara ve daha az yağışa yol açar. (5)

Tutuşturulabilecek daha fazla kuru bitki örtüsü ve daha yüksek şimşekli fırtına oranlarıyla, orman yangınları yaygınlaşmakla kalmıyor, ağaçlar daha hızlı yanıyor ve daha geniş bir alana yayılıyor.

2021’de, başta Sibirya, ABD ve Türkiye olmak üzere dünyanın dört bir yanında gerçekleşen orman yangınları, Almanya’nın yıllık CO2 emisyonunun iki katından fazlasına eşdeğer, toplam 1,76 milyar ton karbon saldı. (6)

  • İhmal

İnsanların dikkatsizliği veya kasıtlı olarak yangın çıkarması orman yangınlarına neden olur. Yanlış yerlerde yapılan piknikler veya ateş yakma, sigara izmaritleri bırakma gibi nedenlerle yangınlar çıkabilir. İnsanların neden olduğu orman yangınlarının %43’ü ihtiyatsızlıklarla (sigara izmaritleri, çöp birikintileri, yakma vb.) bağlantılıdır. (7)

  • Doğal Afetler

Yıldırım düşmesi, volkanik patlamalar veya çökmeler gibi doğal afetler orman yangınlarına neden olabilir.

  • Orman Yönetimi

Ormanların yanlış yönetimi orman yangınlarına neden olabilir. Özellikle ormanlık alanların düzenli olarak temizlenmemesi, yanlış ağaç türlerinin kullanılması gibi sebeplerden dolayı yangınlar daha kolay çıkabilir.

Orman Yangınları

Türkiye’de Orman Yangını Türleri

2001’den 2021’e kadar Türkiye, orman yangınlarında 87,7 hektar ağaç örtüsünü kaybetti. Bu dönemde yangınlar nedeniyle ağaç örtüsü kaybının en fazla olduğu yıl, 27,0 hektar ile 2021 oldu. (8)

Ülkemizdeki orman yangınlarının iki türü olduğu belirtiliyor: örtü yangınları ve tepe yangınları. Örtü yangınları, orman toprağını örten ölü ve diri örtüyü yakan yangınlar olarak tanımlanıyor. 

Bu yangınlar, toprağı örten yanıcı maddelerin yoğun olmadığı toprak yapılanmalarında genellikle ağaçlara zarar vermezler. Yangın sonrasında, yanan sahanın takip edilmesi ve kontrol edilmesi önemlidir.

Sadece yüzey çöpünü ve kumu yaktıkları için, söndürmesi en kolay ve ormana en az zarar veren yangınlardır. (9)

Tepe yangınları ise ağaçların tepelerini de yakarak ilerleyen yangınlardır. Bu tür yangınlarda ormanın örtüsü, ağaçların gövdeleri ve tepeleri çeşitli şiddetlerde yanarak ağaçlar kurutabilir ve biyoçeşitliliği büyük ölçüde tahrip eder. 

Orman Yangınlarının Sonuçları

Orman yangınları doğal yaşamı, insanları ve ekonomiyi olumsuz etkiler:

  • Doğal Yaşam

Orman yangınları, yüz binlerce canlı türünün yaşam alanını yok eder. Yangın sonrası bölgedeki toprakların yapısı bozulur, tarım arazileri kullanılamaz hale gelir ve çevredeki su kaynakları da kirlenebilir.

Otlayan memeliler ve böcekler gibi otçullar üzerindeki yangını etkileri, özellikle ikincisi besin döngüsü ve tozlaşma gibi temel ekosistem fonksiyonlarını çalıştırdığından, çevre açısından geri dönülemez sonuçlara sahip.

Türkiye’de 2022’den buyana 1,6 hektar arazi yandı. Ülke, 2001 ile 2021 arasındaki dünya çapındaki ağaç örtüsü kaybının %53’ünden sorumlu olan 9 bölgeden biri. (10)

  • Su Kalitesi

Her orman yangınında, su havzaları yağmur suyu akışına ve erozyona karşı daha savunmasız hale geliyor.

Bir orman yangınının ardından, toprağın su emme kapasitesi önemli ölçüde tehlikeye giriyor. Havzalar, bir orman yangınından sonra 15 yıl boyunca (11) daha yüksek seviyelerde nitrojen ve çözünmüş karbondioksit tutabilir ve bu da çevredeki topluluklarda içme suyu kalitesini düşürür.

  • Bitki Örtüsü

Bitki örtüsünün kaybı erozyonu artırarak, topraktaki besin mevcudiyetini azaltarak, hastalık ve haşere istilası için yüksek bir risk oluşturarak bir ekosistemi önemli ölçüde değiştirebilir.

Orman bitki örtüsü yılda 7,6 milyar metrik ton karbondioksit emebilir. (12) Dünyanın en büyük karbon yutaklarından birini yangınlardan korumak, Dünya’ya ve kendimize yapabileceğimiz en büyük iyiliklerden. 

  • Ekonomi ve İnsan

Mülk kaybı da orman yangınlarının ani bir ekonomik etkisidir, ancak yıllarca devam eden dalgalanma etkileri de vardır. Mülkiyet kaybı, bireylerin ve ailelerin evlerinden çıkarılmasını, işletmelerin yok olmasını ve sigortacılar için önemli etkileri beraberinde getirir.

Yangın ve İnsan
Orman Yangınları Nasıl Önlenir?
  1. Olduğunuz yerin yangın sezonunu bilin

Topluluğunuzda en yaygın ne zaman, nerede ve ne tür yangınlar çıktığını bilmek, bunların önüne geçmek için birincil adımdır. Örneğin; Türkiye’de yangınların fazlalıkla görüldüğü vakit genellikle Haziran ortasında başlar ve yaklaşık 19 hafta sürer. (13)

  1.  Gözetimsiz yangınları bildirin

Dışarıdaysanız ve kontrolden çıkan veya gözetimsiz bir yangın fark ederseniz, hemen 177’yi arayın. Koşullar uygun olduğunda küçük bir kamp ateşi bile büyük bir ateşe dönüşebilir. “Bir şey gördüğünde hemen haber ver” yöntemi, orman yangınını önlemenin en önemli yöntemlerinden biridir.

  1. Yerel düzenlemelere uyun

Ülkemizdeki pek çok alan, ateş yakmak için bazı kanun ve düzenlemelere tabiidir. Buna havai fişekler, bahçe atıklarının yakılması, çöplerin yakılması ve daha fazlası dahildir. 

Türkiye için güncel yönetmelikleri buradan takip edebilirsiniz: https://www.ogm.gov.tr/tr/e-kutuphane/mevzuat/yonetmelikler

  1. Hava tahminlerine dikkat edin

Yangına neden olabilecek herhangi bir faaliyete girmeden önce, faaliyetin güvenli olup olmadığını belirlemek için, yerel hava tahminleri ve yangın değerlendirmelerini her zaman kontrol edin. 

Örneğin, şiddetli rüzgar bekleniyorsa, rüzgarlar yanan közleri kilometrelerce taşıyabileceğinden ve diğer yerlerdeki orman yangınlarına neden olabileceğinden, herhangi bir ateşten yakmaktan kaçınmalısınız.

  1.  İşiniz bittiğinde ateş çukurlarını ve kamp ateşlerini söndürün

Pek çok insan, orman yangınlarını nasıl önleyeceğini merak eder, ancak en kolay yol, kamp ateşi yakarken veya ateş çukuru kullanırken dikkatli olmaktır. Ateş hiçbir zaman gözetimsiz bırakılmamalıdır.

  1.  Hareket halindeki arabanızdan yanan sigaraları atmayın

Yanan sigaraları, tütsülen maddeleri veya kibritleri asla arabanızdan veya yere atmayın. Hem sigara hem de kibrit kıvılcım oluşturmaya yetecek kadar ısıya sahiptir. 

Çöpe atmadan önce sigaraların tamamen söndüğünden emin olun. Pek çok orman yangını, özellikle tehlikeli derecede kuru koşullarda, dikkatsizce yere bir sigara izmariti fırlatarak başlayabilir.

  1.  Yanıcı sıvılar kullanırken dikkatli olun

Sobaları, fenerleri veya ısıtıcıları yeniden doldurmak için propan kullanırken çok dikkatli olun. Tamamen soğuduktan sonra bu cihazları doldurmak için bekleyin. Herhangi bir yanıcı sıvı, bir feneri hızla tutuşturabilir. Ayrıca bunlar içeriden değil dışarıdan doldurulmalıdır.


8. Ormanlara çöp bırakmayın, özellikle de cam ya da plastik şişe bırakmaktan kaçının

Cam ve plastik şişeler orman yangınlarına neden olabilir. Bunun bir örneği olarak, Washington’ın Lincoln kasabasında gerçekleşen, ormana bırakılan kırık cam parçalarından çıkan Ağustos 2018 yangını örnek verilebilir. (14)

Her iki malzeme de güneş ışığını çok odaklı bir şekilde yansıtabiliyor. Özellikle sıcak hava koşullarında ormanda duran cam ve plastik şişelerden yansıyan güneş ışığı, kıvılcıma neden olabilecek herhangi bir yanıcı maddeye yansıyarak büyük bir orman yangınına sebebiyet verebilir.

Doğanın Yeni Canlıları

Günümüzden yaklaşık 380 milyon yıl kadar öncesinde, bitkilerin yapısında büyük bir değişiklik meydana geldi ve bitkilerin üzerinde yeni bir doku türü olan odunsu doku belirmeye başladı. 

O zamanın bitkileri, odunsu doku sayesinde geçmişe nazaran biraz daha kuvvet kazandı ve böylece atalarından daha güçlü ve daha fazla sayıda büyüyebilir oldular. Ancak sahip oldukları bu yeni özelliği yalnızca gövdelerinde değil, yayılmalarını ve çoğalmalarını sağlayacak olan tohumlarında da taşımaya başladılar. Oluşan ilk odunsu dokunun, tohumlarını doğaya karıştırmasının ve toprakla buluşturmasının ardından yeryüzü doğanın yeni canlıları ile kaplanmış oldu. 

Odunsu dokunun oluşumu

Çeşitli doğa olayları ve dış etkenler ile dünyamızın dört bir köşesine yayılan bu tohumlar, bulundukları bölgenin şartlarına uygun şekilde farklı türlerde ve özelliklerde orman ekosistemleri meydana getirdi. Söz konusu doğa olaylarına ve dış etkenlere en iyi örnekler ise kuşkusuz rüzgarlar ve kuşlar oldu. Tohumların, karpelleri ile rüzgarda uçuşması ve kuşlar tarafından besin olarak tercih edilmesi bu yayılımın etkilerini daha da hızlandırdı. Hatta günümüzdeki ormanların %99’u, hala geçmişte yaşanan bu etkiler sayesinde tohumlardan orman olma özelliği taşımaktadır. 

Doğayı taklit ediyoruz

ecording olarak bizler, geliştirmiş olduğumuz teknolojiler sayesinde söz konusu etkilerden aldığımız ilhamla doğayı taklit ediyoruz ve çalışmalarımızı bu doğrultuda gerçekleştiriyoruz. Söz konusu tohumları ecoDrone’lar ile toprakla buluşturarak; yeryüzünü, belki de bizlerin bile dünyada olmadığı zamanlarda yaşama şansına sahip olan hayat potansiyelleri ile kaplamış oluyoruz.

Barış Umut Gümrükçü

Silvikültür nedir?

Silvikültür kelimesi, Latince kökenli “silva=orman” ve “cultura=yetiştirmek” kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur ve “orman yetiştirmek” anlamına gelmektedir. Ormanların devamlılığının sağlanması ve kendisinden beklenen görevleri yerine getirmesi, silvikültürel uygulamaların yapılması ile gerçekleştirilir. Silvikültürel uygulamalar ile birlikte; yeni ormanlar kurulması, mevcut veya sonradan oluşturulan ormanların sağlık ve kalitesinin artırılmasına yönelik bakım çalışmaları yapılması, ormanların devamlılıklarını sağlamak için gençleştirme çalışmalarında bulunulması ve bütün bu çalışmalar gerçekleştirilirken de toplumun ihtiyaç duyduğu taleplerin karşılanması sağlanır.

Silvikültür çalışmalarının tam kalbinde, doğanın olağan akışına ve doğanın kendi kanunlarına uygun bir şekilde çalışılması referans olarak alınır. Doğa ile uyum ile birlikte bilim ve ekonomi gibi etkenler de göz önünde bulundurularak, ormanların ve doğal yaşamın sürdürülebilir bir şekilde varlıklarını sürdürmesi sağlanmış olur. Silvikültür çalışmalarında karşımıza çıkan en kapsamlı çalışmaları ise “doğal” ve “yapay” olarak ikiye ayrılan “gençleştirme” uygulamaları oluşturmaktadır.

Doğal Gençleştirme Uygulaması

Doğal gençleştirme çalışmalarında öncelikle, meşcerelerdeki (en az bir hektar büyüklüğünde orman parçası) ağaçlardan dökülen tohumlardan oluşacak yeni bireyler ile uyumlu ve bütünsel çalışmalar yapılır. Bu çalışmalarda söz konusu alana gerekirse dışarıdan tohum takviyesi de uygulanabilir. Yapay gençleştirme çalışmaları ise çoğunlukla, doğal gençleştirme koşullarının çeşitli nedenlerden dolayı uygulanamadığı veya doğal gençleştirmenin düşünülmediği alanlarda dikim yoluyla ve insan eliyle gerçekleştirilen uygulamalardır. 

Bununla birlikte; silvikültür bilimi ile ilgili çalışmalar yapan söz sahibi kurumlarımızın ve üniversitelerimizin raporlarında ve sunumlarında da, mümkün olan her yerde uygulama tercihinin doğal gençleştirme çalışmalarından yana olduğu açıkça belirtilmektedir. Çünkü yapılan yapay gençleştirme uygulamaları sonucunda ağaçlandırma alanlarında oluşan kültürün ilk yıllarda, doğal gençleştirme alanlarındaki gençliğe göre hızlı geliştiği belirlense de sonraki yıllarda; doğal gençleştirme çalışmaları yapılan alanlarındaki bireylerin boy ve çap artımlarının, yapay gençleştirme çalışmaları sonucunda oluşan bireylerden daha üst seviyelere ulaştığı tespit edilmiştir. Tüm bu durumlar ile birlikte, ağaçlardan dökülen tohum miktarlarına göre yıllar, bol tohum yılından tohumsuz yıla kadar farklı isimlerle adlandırılır. Doğa; her ne kadar kendi kendini en optimum koşullarda yenileme sürdürebilme yeteneklerine sahip olsa da, özellikle günümüzde zarar verici dış etkilerin aşırı fazla olması, iklim krizinin etkileri ile birlikte meşcerelerde bozuklukların artış göstermesi, bol tohum yıllarının azalması ve havzalarda susuzluk artışı gibi etkiler; iklim krizi ile mücadele etme ve tüm bu olumsuzlukları en azından belirli seviyelerde tutarak doğayı koruma ve taklit etme konusunda bizlere daha da fazla sorumluluk katmaktadır.

İklim İçin Yaptıklarımız

Hükümetlerarası Küresel İklim Paneli’nin hazırlamış olduğu Küresel İklim Raporu’nda da ifade edildiği üzere; 2030 yılına kadar iklim krizine karşı herhangi bir aksiyon almamamız durumunda, dünya sıcaklığının 1.5 C’den daha fazla artması ile karşı karşıyayız. Bu duruma karşın alternatif çözümlerden biri olan; çimlenmiş ve sağlıklı şekilde büyüyerek dünyamıza nefes kazandırmış tohum topları ile birlikte bizler, ecording olarak doğanın ulaşılan/ulaşılamayan her yerinde bu tohum toplarının atışlarını gerçekleştirerek aslında yeryüzünde sayısız hayat potansiyeli oluşturmayı amaçlıyoruz. Söz konusu sıcaklık artışının sabit tutulabilmesi için gereken 1.2 trilyon hayat potansiyeli için de zamanımızı, inancımızı ve çabalarımızı bu umut doğrultusunda sürdürmeyi hedefliyoruz.

Barış Umut Gümrükçü