Johan Rockström ve Will Steffen’in öncülük ettiği bir grup akademisyen, “Gezegenin Sınırları: İnsanlık İçin Güvenli Alanı Araştırmak” isimli bir bilimsel makale yayımladı. Makale çerçevesinde, iklim krizinde 9 kritik eşikten söz edildi.
Bunlar; iklim değişikliği (karbon salımı ve buzulların erimesi), ormansızlaşma ve arazi sistemi değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, tatlı su tüketimi ve döngüsü, azot ve fosfor döngüsü (besin üretimi), okyanus asitlenmesi, kimyasal kirlilik, atmosferdeki aerosoller ve stratosferik ozon incelmesi.
Makaleye göre; 9 kritik eşiğin aşılması, büyük ölçekli ve geri döndürülemez çevresel değişiklikler oluşturma riskini beraberinde getiriyor. Üstelik bir eşiğin aşılması, domino etkisiyle sistemin diğer parçalarının da kritik eşiği geçme ihtimallerini artırabilir.
2022’ye kadar geldiğimiz noktada bahsi geçen 9 eşikten 4’ünü aştık. Bunlar; iklim değişikliği (buzulların erimesi ve karbon salımı), ormansızlaşma, biyoçeşitlilik, azot ve fosfor döngüsü (besinler). Tatlı su döngüsüyle birlikte, dünyada istikrarı düzenleyen ve hayatta kalmamızı sağlayan bu 5 eşik yaşamımız için kritik, neyse ki tatlı su döngüsünde henüz kritik eşikte değiliz ancak çok yakınız!
Yalınlaştırılmış bu bilimsel model ile “İklim krizi ile mücadeleye nereden başlayacağız?” sorusunun yanıtını bulmuş olduk. 2030 ve 2050 hedeflerimizi, bilim insanlarının pozitivist araştırmalarına dayanarak belirledik. İklim krizine karşı mücadelemizi bu 9 kritik eşik çerçevesinde ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile uyumlu olarak; sürdürülebilir, inovatif ve teknolojik çözümler geliştirme misyonuyla sürdürüyoruz.