Türkiye’de Orman Yangınları: Nedenleri, Sonuçları ve Önleme Yöntemleri

Yaz mevsimi kapıdayken, 1980’lerden beri görülmemiş aşırı sıcaklarla karşı karşıya kalma tehlikesindeki Türkiye, orman yangınları açısından riskli bir coğrafyada bulunuyor. (1) 2022 yılı Ekim ayı itibariyle 14.000 hektar yeşil alanını kaybetmiş olan Türkiye (2) kırmızı alarm vermeye başlamadan, biyoçeşitliliği ve yaşamı korumak hepimizin elinde.

Sıcak geçecek bir yaz mevsimine girmek üzereyken, bu yazımızda, karbon salımının ve küresel sıcaklıkların artmasının sonucu olarak iklim krizinin etkisiyle, Türkiye’nin biyoçeşitliliğini tehdit eden orman yangınlarının nedenlerini, sonuçlarını ve önleme yöntemlerini inceliyoruz.

Türkiye’deki Orman Yangınları: Yangın Mücadelesine Nereden Başlanır?

Orman Yangını Nedir: Orman Yangınlarının Nedenleri

Birleşmiş Milletler, orman yangınlarını “orman, otlak, çalılık veya tundra gibi doğal bir ortamda doğal yakıtları tüketen ve kontrolsüz bir şekilde yayılarak bitkilerin yanması veya yakılması” olarak tanımlamaktadır.

National Geographic, bir orman yangınının ortaya çıkması için ortamda yakıt, oksijen ve ısı kaynağının olması gerektiğini belirtiyor. Yakıt olarak adlandırılan şeyler ise ağaçlar, çimenler, çalılar ve hatta evler dahil olmak üzere bir ateşi çevreleyen herhangi bir yanıcı madde olabilir.

Bir bölgenin yakıt yükü ne kadar büyükse, yangın o kadar yoğun olur. Hava, bir ateşin yanması için ihtiyaç duyduğu oksijeni sağlar. Isı kaynakları, orman yangınını ateşlemeye ve yakıtı tutuşmaya yetecek kadar yüksek sıcaklıklara getirmeye yardımcı olur. 

Şimşek, yanan kamp ateşleri veya sigaralar, sıcak rüzgarlar ve hatta güneş bile bir orman yangınını başlatmak için yeterli ısı sağlayabilir. (3)

Coğrafi koşullar, yangının davranışı üzerinde güçlü etkilere sahiptir. Örneğin, yangınlar yokuş yukarı halde, yokuş aşağı olduğundan daha hızlı yayılma eğilimindedir. Genellikle yangınlar, koşulların daha sıcak olduğu ve rüzgarın yokuş yukarı esme eğiliminde olduğu gün boyunca daha aktiftir. (4) 

Orman yangınlarının birçok nedeni vardır. Bazıları doğal sebeplerden kaynaklanırken, bazıları insan kaynaklıdır:

  • Küresel İklim Krizi

İnsanlık atmosfere daha fazla sera gazı salıp daha fazla ısıyı hapsederken, yüzey sıcaklıkları potansiyel olarak yıkıcı seviyelere yükseliyor. Daha yüksek sıcaklıklar ve iklim değişikliği, artan ısı dalgalarıyla bağlantılıdır ve bu da daha uzun kuraklıklara ve daha az yağışa yol açar. (5)

Tutuşturulabilecek daha fazla kuru bitki örtüsü ve daha yüksek şimşekli fırtına oranlarıyla, orman yangınları yaygınlaşmakla kalmıyor, ağaçlar daha hızlı yanıyor ve daha geniş bir alana yayılıyor.

2021’de, başta Sibirya, ABD ve Türkiye olmak üzere dünyanın dört bir yanında gerçekleşen orman yangınları, Almanya’nın yıllık CO2 emisyonunun iki katından fazlasına eşdeğer, toplam 1,76 milyar ton karbon saldı. (6)

  • İhmal

İnsanların dikkatsizliği veya kasıtlı olarak yangın çıkarması orman yangınlarına neden olur. Yanlış yerlerde yapılan piknikler veya ateş yakma, sigara izmaritleri bırakma gibi nedenlerle yangınlar çıkabilir. İnsanların neden olduğu orman yangınlarının %43’ü ihtiyatsızlıklarla (sigara izmaritleri, çöp birikintileri, yakma vb.) bağlantılıdır. (7)

  • Doğal Afetler

Yıldırım düşmesi, volkanik patlamalar veya çökmeler gibi doğal afetler orman yangınlarına neden olabilir.

  • Orman Yönetimi

Ormanların yanlış yönetimi orman yangınlarına neden olabilir. Özellikle ormanlık alanların düzenli olarak temizlenmemesi, yanlış ağaç türlerinin kullanılması gibi sebeplerden dolayı yangınlar daha kolay çıkabilir.

Orman Yangınları

Türkiye’de Orman Yangını Türleri

2001’den 2021’e kadar Türkiye, orman yangınlarında 87,7 hektar ağaç örtüsünü kaybetti. Bu dönemde yangınlar nedeniyle ağaç örtüsü kaybının en fazla olduğu yıl, 27,0 hektar ile 2021 oldu. (8)

Ülkemizdeki orman yangınlarının iki türü olduğu belirtiliyor: örtü yangınları ve tepe yangınları. Örtü yangınları, orman toprağını örten ölü ve diri örtüyü yakan yangınlar olarak tanımlanıyor. 

Bu yangınlar, toprağı örten yanıcı maddelerin yoğun olmadığı toprak yapılanmalarında genellikle ağaçlara zarar vermezler. Yangın sonrasında, yanan sahanın takip edilmesi ve kontrol edilmesi önemlidir.

Sadece yüzey çöpünü ve kumu yaktıkları için, söndürmesi en kolay ve ormana en az zarar veren yangınlardır. (9)

Tepe yangınları ise ağaçların tepelerini de yakarak ilerleyen yangınlardır. Bu tür yangınlarda ormanın örtüsü, ağaçların gövdeleri ve tepeleri çeşitli şiddetlerde yanarak ağaçlar kurutabilir ve biyoçeşitliliği büyük ölçüde tahrip eder. 

Orman Yangınlarının Sonuçları

Orman yangınları doğal yaşamı, insanları ve ekonomiyi olumsuz etkiler:

  • Doğal Yaşam

Orman yangınları, yüz binlerce canlı türünün yaşam alanını yok eder. Yangın sonrası bölgedeki toprakların yapısı bozulur, tarım arazileri kullanılamaz hale gelir ve çevredeki su kaynakları da kirlenebilir.

Otlayan memeliler ve böcekler gibi otçullar üzerindeki yangını etkileri, özellikle ikincisi besin döngüsü ve tozlaşma gibi temel ekosistem fonksiyonlarını çalıştırdığından, çevre açısından geri dönülemez sonuçlara sahip.

Türkiye’de 2022’den buyana 1,6 hektar arazi yandı. Ülke, 2001 ile 2021 arasındaki dünya çapındaki ağaç örtüsü kaybının %53’ünden sorumlu olan 9 bölgeden biri. (10)

  • Su Kalitesi

Her orman yangınında, su havzaları yağmur suyu akışına ve erozyona karşı daha savunmasız hale geliyor.

Bir orman yangınının ardından, toprağın su emme kapasitesi önemli ölçüde tehlikeye giriyor. Havzalar, bir orman yangınından sonra 15 yıl boyunca (11) daha yüksek seviyelerde nitrojen ve çözünmüş karbondioksit tutabilir ve bu da çevredeki topluluklarda içme suyu kalitesini düşürür.

  • Bitki Örtüsü

Bitki örtüsünün kaybı erozyonu artırarak, topraktaki besin mevcudiyetini azaltarak, hastalık ve haşere istilası için yüksek bir risk oluşturarak bir ekosistemi önemli ölçüde değiştirebilir.

Orman bitki örtüsü yılda 7,6 milyar metrik ton karbondioksit emebilir. (12) Dünyanın en büyük karbon yutaklarından birini yangınlardan korumak, Dünya’ya ve kendimize yapabileceğimiz en büyük iyiliklerden. 

  • Ekonomi ve İnsan

Mülk kaybı da orman yangınlarının ani bir ekonomik etkisidir, ancak yıllarca devam eden dalgalanma etkileri de vardır. Mülkiyet kaybı, bireylerin ve ailelerin evlerinden çıkarılmasını, işletmelerin yok olmasını ve sigortacılar için önemli etkileri beraberinde getirir.

Yangın ve İnsan
Orman Yangınları Nasıl Önlenir?
  1. Olduğunuz yerin yangın sezonunu bilin

Topluluğunuzda en yaygın ne zaman, nerede ve ne tür yangınlar çıktığını bilmek, bunların önüne geçmek için birincil adımdır. Örneğin; Türkiye’de yangınların fazlalıkla görüldüğü vakit genellikle Haziran ortasında başlar ve yaklaşık 19 hafta sürer. (13)

  1.  Gözetimsiz yangınları bildirin

Dışarıdaysanız ve kontrolden çıkan veya gözetimsiz bir yangın fark ederseniz, hemen 177’yi arayın. Koşullar uygun olduğunda küçük bir kamp ateşi bile büyük bir ateşe dönüşebilir. “Bir şey gördüğünde hemen haber ver” yöntemi, orman yangınını önlemenin en önemli yöntemlerinden biridir.

  1. Yerel düzenlemelere uyun

Ülkemizdeki pek çok alan, ateş yakmak için bazı kanun ve düzenlemelere tabiidir. Buna havai fişekler, bahçe atıklarının yakılması, çöplerin yakılması ve daha fazlası dahildir. 

Türkiye için güncel yönetmelikleri buradan takip edebilirsiniz: https://www.ogm.gov.tr/tr/e-kutuphane/mevzuat/yonetmelikler

  1. Hava tahminlerine dikkat edin

Yangına neden olabilecek herhangi bir faaliyete girmeden önce, faaliyetin güvenli olup olmadığını belirlemek için, yerel hava tahminleri ve yangın değerlendirmelerini her zaman kontrol edin. 

Örneğin, şiddetli rüzgar bekleniyorsa, rüzgarlar yanan közleri kilometrelerce taşıyabileceğinden ve diğer yerlerdeki orman yangınlarına neden olabileceğinden, herhangi bir ateşten yakmaktan kaçınmalısınız.

  1.  İşiniz bittiğinde ateş çukurlarını ve kamp ateşlerini söndürün

Pek çok insan, orman yangınlarını nasıl önleyeceğini merak eder, ancak en kolay yol, kamp ateşi yakarken veya ateş çukuru kullanırken dikkatli olmaktır. Ateş hiçbir zaman gözetimsiz bırakılmamalıdır.

  1.  Hareket halindeki arabanızdan yanan sigaraları atmayın

Yanan sigaraları, tütsülen maddeleri veya kibritleri asla arabanızdan veya yere atmayın. Hem sigara hem de kibrit kıvılcım oluşturmaya yetecek kadar ısıya sahiptir. 

Çöpe atmadan önce sigaraların tamamen söndüğünden emin olun. Pek çok orman yangını, özellikle tehlikeli derecede kuru koşullarda, dikkatsizce yere bir sigara izmariti fırlatarak başlayabilir.

  1.  Yanıcı sıvılar kullanırken dikkatli olun

Sobaları, fenerleri veya ısıtıcıları yeniden doldurmak için propan kullanırken çok dikkatli olun. Tamamen soğuduktan sonra bu cihazları doldurmak için bekleyin. Herhangi bir yanıcı sıvı, bir feneri hızla tutuşturabilir. Ayrıca bunlar içeriden değil dışarıdan doldurulmalıdır.


8. Ormanlara çöp bırakmayın, özellikle de cam ya da plastik şişe bırakmaktan kaçının

Cam ve plastik şişeler orman yangınlarına neden olabilir. Bunun bir örneği olarak, Washington’ın Lincoln kasabasında gerçekleşen, ormana bırakılan kırık cam parçalarından çıkan Ağustos 2018 yangını örnek verilebilir. (14)

Her iki malzeme de güneş ışığını çok odaklı bir şekilde yansıtabiliyor. Özellikle sıcak hava koşullarında ormanda duran cam ve plastik şişelerden yansıyan güneş ışığı, kıvılcıma neden olabilecek herhangi bir yanıcı maddeye yansıyarak büyük bir orman yangınına sebebiyet verebilir.

Artık Neden Kar Yağmıyor: Kuraklık ve Etkileri

Kuraklık deyince aklınızda susuz ve yağışsız bir yaz mevsimi manzarası canlanıyor olabilir. Fakat “artık neden kar yağmıyor”, “havalar neden soğumuyor” sorularını sorduğunuzda, yağışsız geçen bir sezonun ve yükselen sıcaklıkların her mevsimde başımıza gelebilecek bir senaryo haline geldiğini fark etmemek elde değil.

Kuru hava koşulları ve yağış kıtlığı, artık sadece yaz mevsiminde aklımıza gelen konseptler olmaktan çıktı. Hal böyleyken, su kıtlığı konusunda yaşamakta olduğumuz ve yaşayabileceğimiz problemler hakkında sürdürülebilir önlemler almak durumundayız. Bu yazımızda, kuraklığın tanımını yapıyor ve alınabilecek önlemleri anlatıyoruz.

“Eskiden her 10 yılda bir meydana gelen aşırı tarımsal ve ekolojik kuraklık olaylarının, insanların iklimi büyük ölçüde etkilemesinden önceki 1850’den 1900’e göre 1,7 kat daha fazla olduğuna dikkat çekiyor.”

Kuraklık Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Kuraklık Nedir?

Kuraklığın birçok tanımı ve türü vardır. Meteorologlar genellikle kuraklığı insan ya da doğa kaynaklı bazı faaliyetler, nüfus veya ekolojik sistem için ciddi bir su kıtlığına neden olan yağış eksikliğinden kaynaklanan, uzun süreli kuru hava dönemi olarak tanımlarlar. 

Kuraklık, yağış ve buharlaşma arasındaki uzun süreli bir dengesizlik olarak da düşünülebilir. Depremler veya kasırgalar gibi daha ani olan diğer aşırı hava olaylarının aksine, su kıtlığı kademeli olarak gerçekleşir. Ancak diğer hava tehlikeleri kadar ölümcül olabilir.

Su kıtlıkları, nasıl geliştiklerine ve ne tür etkilere sahip olduklarına göre sınıflandırılır:

  1. Meteorolojik kuraklıklar, bir bölgenin yağış miktarı beklenenin çok altına düştüğünde meydana gelir. Bu durum, kuru ve çatlamış toprak manzaralarıyla sonuçlanır. 
  2. Tarımsal kuraklıklar, mevcut su kaynaklarının mahsullerin veya hayvanların ihtiyaçlarını karşılayamadığı durumlarda ortaya çıkar. Bu tür su kıtlığı meteorolojik kıtlıklardan, su kaynaklarına erişimin azalmasından da kaynaklanabilir.
  3. Hidrolojik kuraklıklar ise nehirler, su kaynakları, akarsular gibi yüzey sularını ve ayrıca yeraltı su kaynaklarını tüketecek kadar uzun süre yağış eksikliği devam ettiğinde meydana gelir.
Kuraklık Nedir?

Kuraklığın Sebebi Nedir?

Su kıtlığı, hava durumu gibi doğal nedenlerle tetiklenebilir. Ancak giderek artan bir şekilde insan faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır.

İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan sebepler şu şekilde sıralanabilir:

  • İklim Değişikliği

Artan sıcaklıklar, ıslak bölgeleri daha ıslak ve kuru bölgeleri daha kuru hale getirme etkisine sahiptir. Nem oranı ortalamanın üstünde seyreden bölgelerde, sıcak hava çok fazla su emerek daha büyük yağmur olaylarına ve dolayısıyla sel felaketlerine yol açar. Öte yandan, aşırı kurak bölgelerde görülen yüksek sıcaklıklar, suyun daha hızlı buharlaşması ve dolayısıyla toprağın kurumasına neden olur.

İklim Değişikliği
  • Ormansızlaşma

Bitkiler ve ağaçlar atmosfere su salar, bu da bulutları ve ardından yağmuru oluşturur. Kontrolsüz ve yoğun çiftçilik gibi kötü tarım uygulamaları yalnızca ormansızlaşmaya katkıda bulunmakla kalmaz, aynı zamanda toprağın emiciliğini de etkiler. Bu da toprağın daha hızlı kuruyacağı anlamına gelir.

Ormansızlaşma
  • Yüksek Su Talebi 

Su arzı ve talebindeki dengesizlik de kuraklığa neden olabilir. Küresel insan nüfusu artmaya devam ettikçe ve yoğun tarım uygulamaları yapılmaya devam edildikçe, insan ırkının ve tarımsal uygulamaların devamı için daha fazla suya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu, teraziyi değiştirmeye devam ediyor ve her geçen gün kuraklığı gerçeğe dönüştürüyor. 

Bir araştırma, 1960 ile 2010 yılları arasında insanların su tüketiminin yalnızca Kuzey Amerika’daki su kıtlığı sıklığını %25 artırdığını tahmin ediyor.

Tarım ve Yüksek Su Talebi

Kuraklığın Etkileri Nelerdir?

Su kıtlığının canlılar üzerinde birçok etkisi var:

  • Kıtlık ve Açlık

Su kıtlığının baş göstermesi, tarım mahsullerini ve gıdayı desteklemek için çok az su bulabilmek anlamına geliyor. 

Son yıllarda, Orta Akdeniz bölgesinin büyük bir bölümünde olağanüstü oranlarda kuraklıklar görüldü. Bazı bölgelerde toprak nemi değerleri, son 40 yılın en düşük %10’u arasındaydı. (1)

Susuzluğun gıda kaynaklarını baltalaması gıda üretimini azaltacak, açlığı arttıracak ve uzun süre devam ederse kıtlık meydana getirecektir. 

Tarımsal Üretim
  • Temiz Su Yetersizliği

Su kıtlığı içmek, yemek yapmak ve temizlenmek için yeterli su olmamasına neden olacaktır. Tüm canlıların hayatta kalmak için suya sahip olması gerekiyor. 

Ancak insanlar temiz suya erişim problemi yaşamaya başladığı zaman, temiz olmayan ve işlenmemiş kaynaklara yönelmek zorunda kalabilir. 

Temiz su eksikliği aynı zamanda gerek kişisel, gerek toplumsal hijyeni tehdit edecek ve hastalıklara sebebiyet verecektir.  

Temiz Suya Ulaşım
  • Orman Yangınları

Ormanlar atmosferdeki karbonu tutmak ve dünyaya nefes olmakla kalmıyor; canlılara yaşam alanı olarak biyoçeşitliliğin artması ve mevcut ekosistemlerin korunmasına olanak tanıyor. 

Öte yandan yağışlarla gelen suyu köklerinde depolayarak içme suyumuzu oluşturan yer altı sularının oluşumuna katkı sağlıyor, dolayısıyla atmosferdeki su döngüsünün işlemesine ve temiz su ihtiyacımızı karşılamamıza yardımcı oluyor.

Kuru koşullar, kalan bitki örtüsünü ve yerleşim yerlerini tehlikeye atan orman yangınlarına neden olabilir. Yangınlar ayrıca hava kalitesini etkileyebilir ve insan sağlığını son derece olumsuz etkileyebilir.

Orman Yangınları
  • Göçler

Kuraklığın diğer etkileriyle karşı karşıya kalan pek çok insan ve tabii ki hayvan, temiz su kaynakları ve yeterli yiyecek olan, hastalık ve çatışmaların olmadığı yeni bir yuva arayışıyla bölgeden kaçmaya çalışabilir.

Dünya Sağlık Örgütü, “Su kıtlığı dünya nüfusunun %40’ını etkiliyor ve 2030 yılına kadar 700 milyon kadar insan yağışsızlık nedeniyle yerinden olma riskiyle karşı karşıya.” açıklamasını yaptı.

Zorunlu Göç
  • Elektrik Kesintileri

Dünyadaki çoğu insan elektrik üretimi için hidroelektrik projelerine bel bağlıyor. Ancak su kıtlığı, baraj kaynaklarında depolanan su oranının ve üretilen elektrik miktarının azalmasına neden olabilir.

  • Ekonomik Etkiler

Kurak hava koşullarının aileler, işletmeler, hükümetler ve bireyler üzerinde olumsuz bir finansal etkisi kaçınılmaz. Düşük verimler, tarım sektörünün zarar görmesine ve önemli bir gelir kaybına yol açabilir.

Kuraklığın Küresel Isınma ile Alakası Nedir?

Susuz koşulların küresel ısınma ile olan ilişkisini, bir kısır döngü olarak tanımlamak yanlış olmaz. Canlılık ve biyoçeşitlilik için gerekli olan sera gazının, çoğunlukla insan faaliyetleri sebebiyle ısıyı hapsederek ekosisteme zararlı hale gelmesi, kuraklığın ana sebeplerinden bir tanesi. 

Sıcak hava, nemi emerek daha az yağmur yağmasına sebep olur. Daha sıcak hava, ayrıca göllerden ve nehirlerden buharlaşmayı artırarak su kaynaklarını azaltır. Azalan yağış, normalde toprakta nemi tutan bitkileri öldürerek daha da kuru koşullara yol açar.

Ne yazık ki, yağışsızlık daha aşırı hava koşullarının olasılığını da artırıyor. Yağmur yağdığında sertleşen kir ve toprak, suyun kuru topraktan akmasına neden oluyor. Bu, suyun emilmesini önlüyor.

Yağışsızlık bitkileri öldürdüğü için yağmur sırasında toprağı tutacak kökler yok oluyor. Bu akış, yeni akış modelleri oluşturarak daha büyük ve daha sık ani seller yaratır. Ölü bitki örtüsü, daha sıcak hava ve azalan yağışlar da orman yangınlarının sıklığını ve şiddetini artırır.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından hazırlanan Ağustos 2021 raporuna göre, eskiden her 10 yılda bir meydana gelen aşırı tarımsal ve ekolojik kuraklık olaylarının, insanların iklimi büyük ölçüde etkilemesinden önceki 1850’den 1900’e göre 1,7 kat daha fazla olduğuna dikkat çekiyor.

Bu, küresel ısınmanın kuraklığa olan etkisinin bir kanıtı sayılabilir. 

Kuraklık Nasıl Engellenir?
  • Yağmur Suyu Hasadı

Su kıtlığına karşı uygulanabilecek en kolay çözümlerden biridir. Yağmur sularını toplayarak ve günlük hayatınızda kullanarak evlerinizde kullandığınız sudan tasarruf edebilirsiniz.

  • Daha Fazla Ağaç Dikmek ve Ormansızlaşmayla Mücadele Etmek

Daha fazla ağaç dikmek çevre kalitesini iyileştirecek ve yağış başarısını artıracaktır. Ayrıca ağaçlar olgunlaşana kadar iyi korunursa, bir alandaki kurak koşulları tersine çevirebilir. 

Orman yangınları ve küresel sıcaklık artışlarıyla birleşen ormansızlaşma, yakında su döngüsünün geri döndürülemez bir şekilde kırılmasına neden olabilir. 

  • Temiz Enerji Kaynaklarına Geçiş

İnsanlık olarak, petrol gibi yenilenemez ve çevreye zarar veren kaynaklara bel bağladık. Bu enerjilerin çıkarılması ve kullanılması, atmosfere daha fazla sera gazının salınmasına neden olarak küresel ısınmaya ve tabii ki kurak koşullara neden olur.

Çözüm ise çevre üzerinde çok az zararlı etkisi olan veya hiç olmayan, kuraklığa yol açmayacak, rüzgar ve güneş gibi temiz enerji kaynaklarına geçiş yapmaktır.

  • Çevre Bilincine Sahip Olmak

Tüm insanlığın çevreyi koruma ve iyileştirme, geri dönüşüm, yeniden kullanma ve daha fazla ağaç dikme ihtiyacı konusunda eğitilmesi demektir.

Kuraklığı önlemenin bireysel bir görev haline gelmesi için eğitim müfredatı, haber medyası ve şirketler de çevreye özen gösterme gereğini vurgulamalıdır.

İklim Değişikliği Nedir? İklim Değişikliğinin Nedenleri Nelerdir?

Okuma süresi: 6 dakika

İklim değişikliği, dünya tarihi boyunca her zaman var oldu. Ancak son 150 yıldır tanık olduğumuz küresel sıcaklıklardaki artış, insan kaynaklı faaliyetler nedeniyle artık anormal bir seviyede. Her geçen gün etkileri artan iklim değişikliği, Dünya üzerinde canlı yaşamını 6. yok oluşa doğru sürüklemekte. Ancak bu büyük çaplı değişikliğin yol açtığı ve yol açacağı tahribatın etkilerini en aza indirmek, ortak geleceğimizi iyileştirmek bizim elimizde. 

Bu yazımızda iklim değişikliğini tarih sahnesine çıktığı andan itibaren inceliyor, insanlığın Dünya üzerindeki canlı yaşamını ve iklimi değiştirmekte nasıl rol aldığını açıklıyor ve gezegen üzerindeki güncel etkilerine göz atıyoruz.

İklim Değişikliği Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Küresel İklim Değişikliği Nedir?

İklim değişikliği, gezegenin hava durumu modellerinde ve ortalama sıcaklıklarda büyük ölçekli, uzun vadeli bir değişimi ifade eder.

Bilim insanları, yıllarca süren gözlemler, teori geliştirme ve model oluşturma yoluyla Dünya’nın iklim sistemi hakkında bir anlayış geliştirdiler. Bugün, iklim değişikliğinin meydana geldiğini ve bunun insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının bir sonucu olduğuna artık eminiz.

Bu sonuç, dünyadaki ortalama hava modellerindeki uzun vadeli değişimi anlamına gelir. İnsanlığın 1800’lerin ortalarından beri havaya karbondioksit ve diğer sera gazlarının salımına katkıda bulunmasıyla, küresel sıcaklıklar yükseldi ve iklimde uzun vadeli değişikliklere neden oldu. 

Küresel iklim krizinin etkileri bugünden hissediliyor ve gelecekte de artarak  devam edecek. Küresel sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik eylemler, iklim sisteminde değişiklikleri sınırlamaya yardımcı olmak için yeterli.

Bizim Gezegenimiz, Bizim Geleceğimiz

Küresel İklim Değişikliğinin Nedenleri: Sera Etkisi

Dünya üzerindeki yaşam, üç faktörün birleşimi sayesinde var olur: Güneş’e olan uzaklığımız, atmosferin kimyasal bileşimi ve su döngüsünün varlığı. Özellikle atmosfer, doğal sera etkisi sayesinde gezegenimizin yaşamın sürdürülmesine uygun bir iklime sahip olmasını sağlar. (Kaynak)

Sera Gazı Etkisi ve İklim Değişikliği

Güneş ışınları Dünya yüzeyine ulaştığında kısmen emilir, geri kalanı ise dışarıya yansır. Bu ışınlar, atmosferin varlığı olmadan uzaya dağılırlardı. Bunun yerine çoğu, atmosferde bulunan gazlar tarafından, ürettikleri etki nedeniyle sera gazları olarak adlandırılan tuzağa düşürülür ve Dünya’ya geri yönlendirilir.

Bu yakalanan ısı doğrudan Güneş ışınlarından emilen ısıya eklenir. Doğal sera etkisi olmasaydı, gezegendeki ortalama sıcaklığın mevcut ortalama olan yaklaşık 15°C yerine -18°C civarında olacağını da söylemeden geçemeyiz.

Sera etkisi kulağa çok avantajlı gibi gelse de, insanlık olarak bunu dezavantaja çevirmeyi başarmış durumdayız. Nasıl mı?

İnsanlık İklimi Nasıl Değiştiriyor?

Sanayi Devrimi, insanların yakıt olarak kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtları yakmaya başladığı 1800’lerin ortalarına denk gelmektedir. Bu dönemden 11.000 yıl önce dünya çapında ortalama sıcaklık yaklaşık 14°C’de sabitti.

Fosil yakıtları yakmak enerji üretir, ancak aynı zamanda havaya karbondioksit, metan ve nitröz monoksit gibi sera gazları salar. Zamanla bu gazların büyük miktarları atmosferde birikmiştir.

Atmosfere girdikten sonra, karbondioksit gibi sera gazları gezegenin etrafında örtü benzeri bir yapı oluşturur. Bu örtü, güneşten gelen ısıyı hapseder ve dünyanın ısınmasına neden olur. Buna “sera etkisi” diyoruz.

Sera etkisi 1980’lere kadar gözlemlenip fark edildi. 1988’de hükümetlere iklim kriziyle mücadele konusunda bilgi sağlamak için Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) kuruldu.

IPCC, son raporlarında, insan faaliyetinin tartışmasız bir şekilde iklim krizinin nedeni olduğunu belirtmektedir.

Aşırı Hava Olayları ve Kuraklık

İklim Değişikliğinin Etkileri

Zaman, jeologlar tarafından Dünya’nın durumundaki belirgin değişimlere göre bölünür. Son küresel çevresel değişiklikler, Dünya’nın insan egemenliğindeki yeni bir jeolojik döneme, Antroposen’e girmiş olabileceğini düşündürmektedir.

Birçok insanın Antroposen olarak adlandırdığı bir zamanda yaşıyoruz. İnsan gezegendeki en etkili tür haline geldi ve küresel ısınmayla birlikte toprakta, çevrede, suda, organizmalarda ve atmosferde pek çok değişikliğe neden oldu. (Kaynak)

Bu değişikliklerin görülen etkilerinden bazıları ise aşağıdaki gibi:

  • Azalan buzul oranı ile deniz seviyelerinin yükselmesi
  • Yükselen deniz seviyeleri ile kıyı bölgelerinde artan su baskınları
  • Okyanus asitlenmesi ile deniz canlılarının yok olmaya başlaması
  • Orman yangınları gibi aşırı hava olaylarındaki artış
  • Yağışların azalmasıyla tarım ve tarımcılığın azalması, mahsul veriminde düşüş
  • Gıda ve kaynak için çıkan savaşlar ve iklim göçleri
Orman Yangınları

İklim Değişikliğine ‘Dur’ Demek İçin Neler Yapabiliriz?

İklim değişikliğinin yol açtığı ve yol açacağı tahribat, insanlık için kırmızı kod anlamına geliyor. Ancak hala zaman var.  Atmosferdeki karbondioksit birikimini ele almanın en hızlı yolu, daha fazlasını eklemeyi bırakmaktır. 

Yaşadığımız binalara, endüstrimiz için ürettiğimiz elektrik ve ısıya, arabalarımıza, kamyonlarımıza ve uçaklarımıza güç sağlamak için yaktığımız petrole kadar; ekonomimizin hayati önem taşıyan pek çok kısmı büyük miktarlarda sera gazı salıyor. Yine de bu sektörlerden kaynaklanan karbonu azaltmanın birçok yolu var.

Kömür, petrol ve gaz gibi yüksek emisyonlu yakıtları güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi neredeyse “karbonsuz”, yenilenebilir enerji alternatifleriyle değiştirebiliriz. Binalarımızı ve altyapımızı da güncelleyebiliriz, böylece onları inşa etmek ve kullanmak için daha az enerji harcarız.

İklim değişikliğinin değerlendirilmesinde dünyanın önde gelen bilimsel kuruluşu olan IPCC, küresel sera gazı emisyonlarının en geç 2025’ten önce zirveye ulaştırılması ve eğer sınırlanacaksa, 2030’a kadar %43 oranında azaltılması gerektiği konusunda uyarıyor.

Yine IPCC’ye göre, Dünya’nın ortalama sıcaklığının 2030’a kadar 1.5 °C artmasının önüne geçme fırsatımız kalmadı. Ancak 2030 yılına kadar karbon emisyonlarımızı yaklaşık yarıya indirirsek ve 2050 yılına kadar gezegenin her yıl emebileceğinden daha fazla karbon emisyonu salmazsak, 2030’da söz konusu sıcaklık artışını 1.5 °C’de sabit tutabiliriz. (1) 

Kurumsal Sürdürülebilirlik Nedir: Kurumsal Sürdürülebilirliğin İyi 5 Örneği

 Okuma süresi: 8 dakika

Dünyadaki enerji ihtiyacının %87’si fosil yakıtlarla karşılanıyor. Bilim insanlarına göre iklim krizini durdurmak için kömürün neredeyse %90’ı, petrol ve doğalgazın ise yaklaşık %60’ı yerin altında kalmalı. Birey veya şirket fark etmeksizin, hem bireysel yaşantılarımızda hem de kurumsal sürdürülebilirlik kapsamında gezegen için yapabileceğimiz çok şey var. 

Geldiğimiz noktada, tüm insanlık olarak sürdürülebilir yollar aramaya başladık. Evlerimiz, iş yerlerimiz, yaşam standartlarımız, üretim ve tüketim süreçlerimiz…

Dünya üzerinde insan yaşamına dair her alanda sürdürülebilirlik kavramını benimsemezsek, iklim krizinin ilerlemesiyle birlikte mücadele etmek zorunda kalacağımız yeni tehlikeler ortaya çıkacak. Bu nedenle, sürdürülebilirlik konusunu iş yerlerimize uyarlamak için harekete geçmenin tam zamanı.

Bu yazımızda kurumsal sürdürülebilirlik kavramını açıklayacak, dünyada sürdürülebilirliği başarılı bir şekilde benimsemiş kurumlardan örnek verecek ve sürdürülebilirlik kavramını kendi kurumlarınıza nasıl uyarlayabileceğinize dair ipuçları sunacağız.

Kurumsal Sürdürülebilirlik Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Kurumsal Sürdürülebilirlik Nedir?

Yaşanan ekolojik ve sosyal krizlerin, Dünya’daki doğal varlıkların (yaygın kullanımıyla doğal kaynakların) sandığımız kadar sınırsız olmadığını anlamamıza sebep olması ve daha sürdürülebilir bir yaşam tarzı arayışına girilmesiyle, sürdürülebilirlik kavramıyla ister istemez tanıştık.

Sürdürülebilirlik kavramı, ilk olarak 1987 yılında Brundtland Komisyonu tarafından sunulan Ortak Geleceğimiz Raporu’nda, ‘bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılamak’ olarak tanımlandı.

Kurumsal sürdürülebilirlik ise, Borsa İstanbul’un “Şirketler İçin Sürdürülebilirlik” rehberinde ifade edildiği gibi, “şirketlerde uzun vadeli değer yaratmak amacıyla ekonomik, çevresel ve sosyal faktörlerin kurumsal yönetim ilkeleri ile birlikte şirket faaliyetlerinde ve karar mekanizmalarında dikkate alınması ve bu faktörlerle bağlantılı risklerin etkin bir biçimde yönetilmesi” olarak tanımlanabilir.

Sürdürülebilirlik, kısa vadeli finansal kazanımlara odaklanmak yerine sürdürülebilir yöntemlerle uzun vadeli büyümeye öncelik verir. Kurumsal sürdürülebilirliğin diğer değerleri ise,  Dr. İzel Levi’nin Süreklilikten Sürdürülebilirliğe kitabında da bahsettiği gibi açıklanabilir:

  • kısa vadeli değil, uzun vadeli düşünmek
  • kâr baskısı yerine sosyal, çevresel, ekonomik etkileri dengeleme baskısı
  • büyüme yerine kalkınma ve gelişim
  • yalnızca para ve ölçüm değil, para ve diğer parametreler
  • rakiplerle rekabet değil, rakiplerle paydaşlık
  • sadece kurumun çıkarı değil, bütünün çıkarı
  • yalnızca tüketim değil, tasarruf ve türetim
  • küresellik yerine yerellik
  • yıkıcı dil yerine barış dili
  • yatay düşünce değil, entegre düşünce

Sürdürülebilirliği ilke edinmiş bir işletme; doğal kaynakları sorumlu bir şekilde kullanmayı, gezegenin uzun vadeli refahı için yatırım yapmayı ve iş sürecine dahil olan tüm insanlara adil davranılmasını sağlamayı garanti etmelidir.

Kurumsal Sosyal Sürdürebilirlik

Kurumsal Sürdürülebilirlik Örnekleri

Birçok şirket, girişimleri ve değerleriyle anlamlı değişiklikler yapma yolunda ilerliyor. Gelin, üzerlerine düşeni yapmaya çalışan ve güçlü sürdürülebilirlik planları oluşturan bazı şirketlere göz atalım:

  1. IKEA

IKEA, tedarik zinciri ve operasyonları boyunca sürdürülebilirliği sağlamaya yönelik çabalarıyla dünya çapında bilinen birkaç iş örneğinden biridir. Mobilya markası; sürdürülebilirlik uygulamalarıyla çalışanlarına, müşterilerine ve paydaşlarına hitap ediyor.

İsveçli mobilya üreticisi, ahşabının ve tekstil ürünlerinde kullandığı pamuğun neredeyse yarısını sürdürülebilir kaynaklardan sağlıyor. Hepsi organik tarım uygulamaları yoluyla su kirliliğini en aza indiren bir standartla üretiliyor. Kimyasal gübre ve pestisit kullanımı ise sınırlı.

IKEA’nın 2012 beyanı, 2020 yılına kadar %100 yenilenebilir enerji kaynaklarından güç alacağı yönündeydi. Kurumsal sürdürülebilirliği sağlamanın bir parçası olarak bu hedef için çaba sarf etti.

Ikea Kurumsal Sürdürülebilirlik
  1. Lego

2018’de LEGO, yakında standart plastik oyuncakların yerini alacak bitki bazlı polietilen oyuncakları piyasaya sürdü. Bu legolar, sürdürülebilir olmasıyla bilinmektedir ve çevre dostu olmayan atıkları önemli ölçüde azaltabilirler. 

LEGO ayrıca kaçınılmaz atık sorununu aşarak ve 2025 yılına kadar sıfır atık projesi dahilinde ilerleyeceklerini duyurdu. Bu iddialı bir fikir gibi görünse de, şirket 2018’de atıklarının %93’ünü şimdiden geri dönüştürdü.

Şirketin mevcut sürdürülebilirlik hedefleri arasında 2030 yılına kadar tüm temel ürünleri sürdürülebilir malzemelerden yapmak ve 2025 yılına kadar sıfır atığın çöp sahasına gitmesini hedeflemek yer alıyor. 

Ayrıca, müşterilerin kullanılmış lego oyuncaklarını atmak yerine ihtiyacı olan çocuklara bağışlayabilecekleri bir oluşumu da var.

Lego Kurumsal Sürdürülebilirlik
  1. Microsoft

Microsoft son yıllarda 60.000 metrik tondan fazla atığı düzenli depolama alanlarından uzaklaştırmak ve 2020’de 20 farklı su yenileme projesine fon sağlamak da dahil olmak üzere, sürdürülebilirlik konusunda bazı büyük adımlar attı.

Microsoft’un mevcut sürdürülebilirlik hedefleri arasında 2030 yılına kadar tamamen karbon negatif olmak, sıfır atık üretmek ve gezegen bilgisayarını inşa etmek yer alıyor. 

Bu bilgi işlem platformu, sürdürülebilirlik iç görüleri için pratik bilgiler sağlamak üzere küresel çevresel verileri ve yapay zekayı kullanacak.

Microsoft ile Kurumsal Sürdürülebilirlik
  1. Allianz  

“İyi çevre, iyi toplum, iyi kurum” değerlerini hayata geçirmek için 2016’dan bu yana “Sürdürülebilir Değer Yaratma Modeli” ile çalışan Allianz, sürdürülebilirlik konusunda Türkiye’nin kayda değer örneklerinden.  

Allianz daha sürdürülebilir bir yaşam modeli yaratmak için rüzgar gülü kullanımı ile yenilenebilir enerji yatırımları yaparak, elektrik tüketimi içerisinde yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğin payını %1,5’e çıkardı.

Kurum aynı zamanda sürdürülebilir iş modellerini destekliyor, sivil toplum kuruluşlarına bağış yapıyor ve kadın istihdamına öncelik veriyor.

Sigortacılık
  1. Abdi İbrahim

2030’a kadar karbon nötr olmayı planlayan bir diğer şirket olan Abdi İbrahim, %100 yenilenebilir enerji kullanımına geçen ilk Türk ilaç şirketidir. (1) Abdi İbrahim; prospektüssüz ilaç, daha az malzeme ve özellikle daha az plastik kullanmak için ilaç kutu ve blister optimizasyon süreci, biyo bozunur veya 3D printer ile kişiselleştirilmiş vitamin ve ilaç üretimi gibi birçok projeyi gerçekleştirmek üzere çalışmalar yürütüyor. 

Kurum sosyal inovasyon programları ile yerel girişimcileri destekliyor, çalışan başına düşen gönüllülük saati gibi uygulamalarla sosyal sorumluluğu geliştiriyor, kadın istihdamını destekliyor ve adil bir ekonomik kalkınma planını benimsiyor.

Abdi İbrahim ve Kurumsal Sürdürülebilirlik
Kurumsal Bir Sürdürülebilirlik Planı Nasıl Geliştirilebilir?

Sürdürülebilirlik yalnızca çevreyle ilgili değildir. İçinde sosyal, ekonomik ve çevresel faktörler barındırır ve her alanda adil uygulamaları benimser.

Sürdürülebilirlik yönetimi, işletmenin sürdürülebilir uygulamalarla buluştuğu yerdir. Bir şirketin kâr, insanlık ve gezegen temeli üzerinde durarak üçünün bir arada uyum içerisinde var olmasını sağlar. 

Eğer kurumunuzun sürdürülebilir bir strateji geliştirmesini istiyorsanız, aşağıdaki adımları sağlayarak işe başlayabilirsiniz:

  • Karbon ayak izinizi azaltmak ve karbon nötr bir politika sahibi olmak,
  • Sürdürülebilir kaynak ve hammadde alımı yaparak doğal varlıkları sorumlu bir şekilde kullanmak,
  • İşgücü politikaları iyileştirerek, adil çalışma koşulları ve sağlıklı bir şirket kültürü oluşturmak,
  • Adil ticaret ve üretim yapmak,
  • Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılığı ilke edinmek,
  • Küresel bağışlar yapmak,
  • Topluluk ve sanal gönüllülük projelerine katılmak,
  • Çevreye fayda sağlayan kurumsal politikalar oluşturmak,
  • Sosyal ve çevreye duyarlı yatırımlar yapmak. 
Sürdürülebilirlik
ecording ile Kurumsal Sürdürülebilirlik 

ecording’in iklim krizine karşı geliştirdiği teknolojiler, markaların kurumsal sürdürülebilirlik adına atabilecekleri adımlara destek sunuyor. Örneğin; şirket çalışanlarının karbon ayak izlerini azaltmak amacıyla, oyunlaştırma yöntemiyle insanlara sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları kazandırmayı amaçlayan mobil uygulama ecoNow’i tercih edebilirsiniz.

Öte yandan ecording’in ulaşılması zor alanlara tohum topu atışları gerçekleştiren ecoDrone teknolojisiyle, sürdürülebilirlik için bir adım atmanız mümkün. Sosyal ve çevreye duyarlı bir yatırım olarak markanızın ürün, hizmet veya işlemlerine ecoDrone işareti entegre edebilirsiniz. 

ecoDrone işareti; markanızın her ürün, hizmet veya işlemine entegre edebileceğiniz bir QR kodudur ve  her ürün, hizmet veya işleminiz için ecoDrone’ların bir tohum topunu doğayla buluşturmalarını, böylece dünyadaki ormanlaştırma ve biyoçeşitlilik çalışmalarına destek olmanızı mümkün kılar.

Ayrıca ecoDrone işaretli ürünü tercih eden kişiler, ecoDrone İşareti’ni telefon kamerasıyla okutarak, tohum toplarının serüvenlerini takip edebilmektedirler. Markanızın ürün, hizmet veya işlemlerine ecoDrone işareti entegre ederek, her ürün/hizmet veya işlem başına bir tohum topunu toprakla buluşturabilirsiniz.

ecording’in geliştirdiği teknolojik çözümler ve partnerlik modellerine ilişkin detaylı bilgiye, “Marka ve Kurumlar” sayfasından ulaşabilirsiniz.

Sürdürülebilir Bir Yaşam Rehberi: Sürdürülebilirlik Nedir?

Okuma süresi: 7 dakika

İklimin alarm vermeye başlamasıyla, 1987’de Brundtland Raporu ile hayatımıza resmi olarak giriş yapan, Google’da her gün milyonlarca kez aranan “sürdürülebilirlik” kavramı, yeni gerçeğimiz haline geldi. 

Kaynaklarımızın tükenmesini önlemeyi amaçlayan bu kavram, insanlığı son damlasına kadar kullandığımız doğanın gelecek nesillere aktarılmasından sorumlu tutar. Peki bu konuda bizim üzerimize düşenler nedir?

Bu yazımızda, internetin moda kelimesi haline gelen bu kavramın ne sebeple hayatımıza girdiğini açıklıyor, sürdürülebilirliği üç temel boyutuyla, en basitleştirilmiş halde tanımlıyor ve sürdürülebilirliğe dair yaşamın içinden örnekler veriyoruz.


Sürdürülebilirlik Kavramı Hakkında Bilmeniz Gerekenler


Sürdürülebilirlik Nedir?

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı toplumları, ekonomik ve endüstriyel faaliyetlerinin çevre ve sosyal denge üzerinde önemli bir etkisi olduğunu keşfetmeye başladılar. 

Yaşanan ekolojik ve sosyal krizler, Dünya’nın sandığımız kadar sınırsız olmadığını anlamamıza sebep oldu ve daha sürdürülebilir bir yaşam tarzı arayışı doğurdu.

Sürdürülebilirlik kavramı, ilk olarak 1987 yılında Brundtland Komisyonu tarafından sunulan Ortak Geleceğimiz Raporu’nda, ‘bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılamak’ olarak tanımlandı.

EPA (ABD Çevre Koruma Kurumu) ise bu kavramı, “şimdiki ve gelecek nesilleri desteklemek için insanların ve doğanın üretken bir uyum içinde var olabileceği koşulları yaratmak ve sürdürmek” olarak açıkladı.

Sürdürülebilirlik Nedir?

Sürdürülebilirlik Kavramının Üç Boyutu

Sürdürülebilir bir yaşam yalnızca çevreye saygı duymakla elde edilemez. Eğer gelecek nesillere adil ve daha temiz bir dünya bırakmak istiyorsak birçok şeyi göz önünde bulundurmalıyız. Bu faktörler üç temelde açıklanabilir: 

  1. Ekonomik Gelişim

Arz ve talep piyasası doğası gereği tüketicidir ve modern şehir çarkları gün geçtikçe daha fazla kaynak gerektirmektedir. 

Bu noktada ekonomik gelişim, bir işletmenin veya ülkenin kaynaklarını sorumlu bir şekilde kullanmasını, böylece sürekli olarak operasyonel bir kâr elde etmek için sürdürülebilir bir şekilde faaliyet göstermesini gerekli kılar.

Sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma modelinde, insanlara yaşam kalitesinden ödün vermeden ihtiyaçları karşılanır ve sürdürülebilir bir yaşam için doğru şeyi yapmanın mali ve bürokratik yükü minimuma indirilir.

  1. Sosyal Gelişim

Çevreye saygılı bir sosyal gelişim modeli; insan sağlığının kirlilikten ve çevresel faktörlerin olumsuzluklarından korunmasını, yaşam kalitesinden ödün verilmeden temel kaynaklara erişilmesini, temel ihtiyaçların doğaya saygılı bir şekilde giderilmesini içermektedir.

Buna, liderlik ve karar alma süreçlerinde kadınların temsilinin artırılması da dahildir. Herkesin insancıl şartlarda yaşam sürdüğü ve toplumsal cinsiyet eşitliğine sahip olan sürdürülebilir bir geleceğe yönelik ilerleme, bugün harekete geçmekle başlar.

Sosyal gelişim modelinin son ve en önemli unsurlarından biri ise eğitimdir. Sürdürülebilir bir sosyal gelişim hareketinde insanlar çevreyi korumak konusunda eğitilir ve çevresel sürdürülebilirliğe katılmaya teşvik edilir.

  1. Çevresel Bilinç ve Koruma

İnsanlık olarak, yaşayabilmek için doğal varlıklara ihtiyaç duymaktayız.

Daha yaşanabilir bir dünya yaratmak ve gelecek nesillere de adil bir yaşam sunabilmek için üretim malzemeleri, enerji yakıtları, toprak, su vb. gibi doğal varlıkları sürdürülebilir bir oranda tükettiğimizden emin olmamız gerekiyor.

Hepimiz çevreyi korumak için neler yapmamız gerektiğini aslında az çok biliyoruz. Geri dönüşüme önem vermek, gıda israfından kaçınmak ve geri dönüştürülebilir ürünleri tercih etmek gibi küçük adımlarla büyük dönüşümün, problemin değil çözümün parçası olabiliriz.

Doğaya saygılı bir sürdürülebilir kalkınma modeli; kaynakların sürdürülebilirliğini nasıl korumamız gerektiğini açıklar. Çevre sağlığını tehdit eden unsurlara odaklanır ve teknolojinin nasıl daha yeşil bir gelecek şekillendirebileceğiyle ilgilenir. 

Sürdürülebilirlik ve Enerji

ecoNow ile Sürdürülebilir Bir Yaşam

Her gün hayatımızda çevreyi, iklimi ve diğer canlı türlerini etkileyen seçimler yapıyoruz. Doğayı ve Dünya’yı korumak amacıyla, çevresel ayak izimizi en aza indirmek için yapabileceğimiz birçok şey var.

Sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları kazanmaya, gezegen için daha duyarlı davranmaya ve gelecek nesillere temiz bir Dünya bırakmaya istekliyseniz ancak nereden ve nasıl başlayacağınızı bilmiyorsanız, ecoNow ile tanışın!

ecoNow; Dünya yararına verilen görevleri doğruladığınızda, küresel iklim krizine karşı harekete geçerken, edindiğiniz ecoPuan’lar ile de kendinizin ve Dünya’nın ihtiyaçlarını karşıladığınız mobil uygulamadır. 

ecoNow ile sosyal etkinizi ölçüp paylaşabilir, arkadaşlarınıza meydan okuyabilir, doğrulanan görevlerinizin sosyal ve çevresel etkisini takip edebilirsiniz. 

ecoNow ile daha sürdürülebilir bir yaşam için neler yapabilirsiniz:

  • Geri Dönüşümü Hayatınızın Bir Parçası Yapın

Mevcut insanlığın ihtiyacını karşılayabilmek için 1,7 Dünya gerekmekte, oysa sadece bir Dünya var. Üstelik Fransa’nın 3, Türkiye’nin ise ortalama 2 katı büyüklüğünde olduğu düşünülen ve çöplerden oluşan, “Büyük Pasifik Çöp Girdabı” adında bir kıta var artık. 

Alüminyumun doğada yok olma süresi ortalama 100 yılı, atık pilin 300 ve pet şişenin ise 400 yılı bulabiliyor. Plastiğin doğada yok olması 1.000 yılken, cam için bu süre 4.000 yıl kadar.

Plastik başta olmak üzere günlük hayatımızda kullandığımız atıkların sayısını azaltmanın yanı sıra atıklarınızı geri dönüşüm kutularına atıp tekrar kullanımına katkı sunabilirsiniz.

ecoNow’te 1 pet şişeyi plastik geri dönüşüm kutusuna atmak, 1 bitmiş pili atık pil kutusuna atmak gibi geri dönüşüm görevlerini doğrulayarak ecoPuan’lar kazanabilirsiniz.

Geri Dönüşüm
  • Etiketlere Dikkat Edin

Limit aşımını her yıl sadece 5 gün ileriye atmayı başarabilirsek, 2050’de tek bir gezegenin bir yılda sağladığı kaynaklar bize yetebilecek. Doğaya saygılı, çevre dostu ve sürdürülebilir ürünler kullanarak, bu başarıya ortak olabilirsiniz. 

Satın aldığınız ürünün üstünde birbirini takip eden üç beyaz ok işareti varsa geri dönüştürülmüş demektir.

ecoNow’te geri dönüştürülmüş materyalden üretilen bir ürünü satın aldığınızı doğrulayarak ecoPuan kazanabilirsiniz.

Geri Dönüşüm Sembolü
  • Eviniz de Sizin Gibi Doğa Dostu Olsun

Klasikler yerine LED ampulleri tercih ederek, elektronik cihazlarınızı prize takılı halde kullanmayarak, çamaşır makinenizi kısa programda ve düşük sıcaklıkta çalıştırarak enerji tasarrufu sağlayabilir, hem ev ekonominize hem de Dünya’ya fayda sağlayabilirsiniz.

ecoNow’te tasarruf görevlerini doğrulayarak ecoPuan’ları toplayabilir, ecoNow Market’ten ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.

Sürdürülebilir Enerji
  • Yiyebileceğiniz Kadarını Alın

Dünya çapında üretilen gıdanın üçte biri yenmeden çöpe atılıyor ve bu, çevre üzerinde artan bir yüke neden oluyor. 

Çöpe atılan her yiyecek, kendisi için harcanan enerji, su ve işgücünün boşa gitmesine neden olurken, uygun şekilde yok edilmeyip çürümeye bırakıldığında havaya saldığı metan gazıyla gezeni kötü yönde etkiliyor. 

Tabağınızı yiyebileceğiniz kadarıyla doldurarak ve planlı bir gıda alışverişi yaparak gıda israfını önleyebilirsiniz. ecoNow’te tabağınızda yemek bırakmadığınızı doğrulayarak ecoPuan’larınızı katlayabilirsiniz. 

Sürdürülebilirlik ve Gıda

Daha fazla bilgi için: https://ecording.org/econow/

ecoNow indirme linki: https://ecording.org/ecordingapp-indir/

“Mission2030 pursued by ecording” lansmanında 2030 hedeflerimizi açıkladık

ecording’i ecoDrone’larla tohum topu atışları gerçekleştiren; bir tarafta tüm dünyada ormanlar yanarken, diğer tarafta orman varlığını artırmak için çalışan bir sosyal girişim olarak biliyordunuz. 7 Eylül 2022’de gerçekleştirdiğimiz ve Mission2030 pursued by ecording” adını verdiğimiz lansmanda kurumsal kimliğimizi yenilediğimizi duyurduk.

2030 hedeflerimizi gözden geçirdik, iklim krizine karşı geliştirdiğimiz çözümlere bir yenisini daha ekledik. “Mission2030 pursued by ecording” adını verdiğimiz lansmanda amacımızı, çıktığımız yolu, hedeflerimizi, ecoDrone’larımızın gelişmiş özelliklerini ve yeni teknolojik çözüm ürünümüz ecoNow’i anlattık.

ecoNow; Dünya yararına verilen görevleri doğruladığınızda, küresel iklim krizine karşı harekete geçerken, edindiğiniz ecoPuan’lar ile de kendinizin ve Dünya’nın ihtiyaçlarını karşıladığınız mobil uygulama. ecoNow’te amaç, kelebek etkisiyle insanların günlük hayatlarında uygulayabilecekleri çevreye duyarlı faaliyetlerin alışkanlık haline dönüşmesini sağlarken, kişisel ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve iklim kriziyle hep beraber mücadele etmek. ecoNow ile sosyal etkinizi ölçüp paylaşabilir, arkadaşlarınıza meydan okuyabilirsiniz. Ayrıca doğrulanan tüm görevlerinizin sosyal ve çevresel etkisini uygulama içerisindeki “Etkim” sekmesinden takip edebilirsiniz.


Pek çok marka, ajans, girişim, kurum ve kuruluştan isimlerin katıldığı “Mission2030 pursued by ecording” lansmanında, davetlilere “#GezegenİçinDönüş” mottosuyla bir deneyim alanı sunduk. İklim krizine dikkat çekmek için hazırlanan deneyim alanında geri dönüşüm, ormansızlaşma, fosil yakıt kullanımı ve hava kirliliği gibi iklim değişikliğinin neden olduğu 50’yi aşkın probleme dikkat çektik.

Kelebek etkisinin gücüyle atacağımız küçük bireysel adımlarla büyük dönüşümü sağlayabileceğimizi belirterek, “En küçük bir umudu dahi büyük bir inançla yeşertmek isteyecek herkesi ortak geleceğimizi iyileştirmeye davet ediyoruz.” dedik. Gecenin sonunda ise Pandami Music sahne alarak, davetlilere keyifli bir akşam yaşattı.

Biz umudumuzu kaybetmemeyi, en küçük umudu dahi büyük bir inançla yeşertmeyi doğadan öğrendik. 7 Eylül akşamı umudumuzu, heyecanımız ile mutluluğumuzu dostlarımız, partnerlerimiz ve destekçilerimizle paylaştık. Gezegen için hep beraber harekete geçmek, ortak geleceğimizi iyileştirmek amacıyla anlamlı paydaşlıklar kurmak üzerine sohbetler ettik. Problemin değil çözümün parçası olmak için her birimiz “BEN DE VARIM!” dedik.

1 yılda 20 milyar içecek ambalajını nasıl geri dönüştürebiliriz?

Tükettiğimiz ürünlerin içeriği kadar ambalajı da önemli. Türkiye’de plastik ambalaj üretimi toplam ambalaj üretiminin %40’ını oluşturuyor. 2018 yılında yalnızca Türkiye’de 3,66 milyon ton plastik ambalaj üretilmiş. Doğaya zarar vermemek adına sürdürülebilir adımlar atarak daha yaşanabilir bir dünyayı inşa edebiliriz. (Kaynak 1)

Beklediğimiz depozito iade sistemi (DİS) uygulaması ise bu hafta başlıyor. Verilen bu kararla çevrenin yıllarca taşıdığı yükü azaltmaya ve doğanın biraz da olsa nefes almasına sebep olacak. Ücretli poşet uygulaması ardından kâğıt, plastik ve metal ambalajlardan depozito sistemiyle üretilen ambalajların geri alınması uzun zamandır beklediğimiz bir uygulama.

Depozito iade sisteminin dünyamız üzerindeki 8 kritik etkisi

1. Okyanuslardaki pet şişe oranının %40’a kadar azaltması bekleniyor. (Kaynak 2)

2. Tek kullanımlık plastikler için depozito iade sisteminde 2023’a kadar geri kazanım oranını %30’a çıkararak %50 daha az CO2 meydana geliyor. (Kaynak 3)

3. 263.000 ton sera gazı emisyonunun azaltılması, çöpleri %85 oranında azalması ve her yıl 33.000 ton atık malzemenin ekosisteme girmesini önleyecektir. (Kaynak 4)

4. Eunomia’nin araştırmasına göre; iklim değişikliğini artıran sera gazı emisyonlarının azaltılmasında 62,3 milyon TL ve hava kirliliğinin önlenmesi ile de yaklaşık 57,7 milyon TL tasarruf sağlanacak. (Kaynak 5)

5. Cam ve pet şişe üreticileri tarafından yeni şişe üretilmesi için birincil hammaddeye gerek kalmadan, sürdürülebilir üretim desteklenerek üretilmiş ürünün DİS ile tekrar kullanımı teşvik edilecek. Böylece cam şişe sonsuz kez, pet şişe ise en az 12 kez geri dönüştürülüp kullanılabiliyor olacak. (Kaynak 6)

6. Ülkemizde cam, metal ve pet olmak üzere yıllık ortalama 20 milyar içecek ambalajı ortaya çıkıyor. 2041 yılına kadar bu sayının 52 milyar içecek ambalajına ulaşması öngörülüyor. (Kaynak 7)

7. Plastik üretimi, dünya çapındaki sera gazı emisyonunun %3,8’ini oluşturuyor. Her 1 kg plastik 6 kg CO2 demek, bu da karton kutunun saldığı miktarın 12 misli. (Kaynak 8)

8. Greenpeace’in araştırmasına göre; karton %80’in üzerinde doğada çözünebilir ama ne yazık ki yılda 4 milyar ağacı yok edip karton yapımında kullanarak döngüyü başa sarıyoruz. (Kaynak 9)

Tek kullanımlık ambalajları depozito iade sistemi sayesinde sera gazi salımının azalmasını ve ekosistemde daha az atık olmasını sağlıyor. Yeni alınmış bu kararla daha yaşanılabilir bir dünya için toplum olarak attığımız bu önemli adımı ve olası etkilerini sizlerle paylaşmak istedik. 

Esra Gökşin

Gıda israfını önlemenin 7 yolu

Günümüzde dünya üzerinde 811 milyon insan açlıkla mücadele ediyor, diğer yandan her yıl 1.3 trilyon ton gıda israf ediliyor ve atılıyor. Her yıl israf edilen bu gıda, açlık çeken insanların ihtiyacını 4 kat fazlasıyla karşılayabilir. Özellikle gelişmemiş ülkelerde var olan gıda güvensizliği, iklim krizinin getirdiği etkilerle şiddetlenmeye devam ediyor ve dünya’nın her kesimini tehdit ediyor. Gıda israfı aynı zamanda karbondioksit salınımına da sebep olarak iklim krizini tetikliyor. Dünya’da bu kadar aç insan varken trilyonlarca ton gıda israf edilmesi çok büyük bir adaletsizlik. Bu israfın tükettiği kaynaklar ve gezegenimize verdiği zarar da göz ardı edilemez. (kaynak 1) (kaynak 2)

Bu önemli konuda atmamız gereken en önemli adım: gıda israfını önlemek. Peki nasıl?

1. İhtiyacınız kadar alın

Gıda alışverişine çıktığınızda gerekenden fazlasını satın almaktan kaçının. İhtiyaçlarınızı belirleyin ve alışverişinizi önceden planlayın. Dolabınız hâla doluysa önceliği onları tüketmeye verin, daha sonra yeni ürünler alın. Tok karnına alışverişe gitmek de aşırıya kaçmamak için yardımcı olacaktır.

2. Çirkin gıdaları dışlamayın

Farklı renkte, farklı biçimde ve göze güzel gelmeyen sebze meyveleri satın alın. Sırf görüntüleri yüzünden tercih edilmeyip israf ediliyorlar, oysa görüntüleri farklı olmasına rağmen tatları aynı.

3. İlk olarak önceden aldığınız gıdaları tüketin, son tüketim tarihlerine dikkat edin

Daha önceden aldığınız gıdalara öncelik verin, böylece onlar bozulmadan tüketilmiş ve çöpe atılmamış olacaklar. Daha sonra yeni aldığınız ürünleri tüketebilirsiniz. Son kullanma tarihlerini geçirmemek için de özen gösterin.

4. Gıda atıklarını nasıl değerlendirebileceğinize bakın

Çeşitli sebze saplarını, kabuklarını, köklerini biriktirip daha sonra bunları kaynatarak değerlendirin. Böylece çorbalarda ve yemeklerde kullanabileceğiniz bir sebze suyu elde etmiş olursunuz. Organik gıda atıklarını biriktirerek bunları kompost yapın. Böylece atıkları toprağın verimini artırarak doğaya geri kazandırmış olursunuz. Çeşitli kompost yöntemlerini araştırıp kendinize en uygununu seçin. Şehir yaşamına en uygun tiplerden biri olan Bokashi Kompostu için gereken kova ve malzemeleri edinip başlayabilirsiniz. Kompostunuzu varsa kendi bahçenizde, yoksa belediyenizle iletişime geçip belirlediğiniz şekilde değerlendirin.

5. Doğru saklama yöntemlerini kullanın

Kimi gıdalar buzdolabında, kimisi dışarıda saklanmalı. Aldığınız gıdaları saklamak için en doğru yöntemleri araştırın ve bunları uygulayın.

6. İhtiyacı olanlarla paylaşın

Artan gıdalarınız varsa bunları atmak yerine sokak hayvanlarını besleyin, ihtiyaç sahiplerine verin ve çeşitli kurumlara bağışlamayı deneyin.

7. Aşırı fazla yemek yapmaktan kaçının

Yemeği kaç kişinin yiyeceğini göz önünde bulundurarak yapacağınız miktarı planlayın, fazla yemek yapıp israf olmasından kaçının.

Alara Civelek

Toplu taşıma ile 3K’yı önle!

Her 22 eylül dünya arabasız ulaşım günü! Çoğumuz şehirlerde yaşadığımız için işe özel aracımızla gidiyor ve arabasız bir yaşamın mümkün olmadığını düşünüyoruz. Fakat aslında doğru şehir planlaması ve devlet politikalarıyla arabasız şehirlerde yaşamak mümkün.

Bu soruya verebileceğimiz birçok yanıt var. Araba günlük hayatımızda bazen bize çok kolaylık sağlasa da, aslında bir sürü soruna da yol açıyor. İklim krizine yol açan karbon salımları, hava kirliliği gibi birçok sağlık sorununa neden oluyor.

Karbon Salımı

Şu an kullanılan arabalarının büyük çoğunluğunun fosil yakıtla çalışması iklim krizinin sebeplerinden biri. Küresel karbon salımlarının %21’i ulaşımdan (hava, deniz kara yolu) kaynaklanıyor.

Kara yolu ulaşımı tek başına küresel karbon emisyonlarının %15’inden sorumlu. İklim konusunda genelde uçak kullanımına arabadan çok daha fazla yer verilse de, hava ulaşımı küresel karbon emisyonlarının yalnızca %2.5’ini oluşturuyor. Bu tabi ki uçakların az karbon salımına sebep olduğu anlamına gelmiyor,  fakat arabaların karbon salımının yeterince gündeme getirilmediğini gösteriyor.

Hava Kirliliği

Fosil yakıtlı araba kullanımı özellikle kentlerde çok ciddi bir hava kirliliğini de beraberinde getiriyor. Hava kirliliği arttıkça, kanser, solunum yolu rahatsızlıkları ve kronik hastalık riski artıyor.

Gürültü Kirliliği

Şehirlerde maruz kaldığımız gürültü kirliliği pek dile getirilmese de, aslında hava kirliliği gibi tehlikeli bir sorun. Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre ses kirliliği, atmosfer kirliliğinden sonra en fazla sağlık sorununa yol açan nedenlerin başında geliyor. Gürültü kirliliği, şehirde yaşayan insanların çoğunlukla ruh sağlığı ve yaşam kalitesi açısından problemler doğuruyor.

Alternatifler

Günlük hayatta ulaşım alışkanlıklarımızı düzenleyerek hava kirliliğini azaltmak mümkün. Örneğin araba yerine toplu taşımayı tercih edip mümkün olduğunca da yürüme ve bisiklet yollarını tercih edersek hem gezegenimiz hem de kendi sağlığımız adına güzel bir adım atmış oluruz.

Toplu taşımayla yaptığımız 6 kilometrelik bir yolculuk 200 ile 400 gram arasında bir karbondioksit salımına yol açarken, özel araçla 1,4 kg CO2 salımına denk geliyor.

Ayrıca bireysel tercihlerin yanı sıra devlet kademesinde de sürdürülebilir ulaşımı teşvik için bazı adımlar atılması gerekiyor. Örneğin özellikle şehirlerin işlek yerlerinde haftada bir arabasız günler düzenlenebilir ya da bisiklet yolları arttırılabilir.

Dünyadan Uygulamalar

22 eylül arabasız ulaşım günü için birçok ülke işlek şehirlerindeki trafiği bir günlüğüne kapatıyor. Fakat bu uygulamalar sadece bir günle sınırlı değil. Bazı ülkelerde her ay yolların araç trafiğine kapatıldığı günler de mevcut.

Örneğin Paris’te her ayın ilk pazar günü şehir merkezinde hava ve ses kirliliğini azaltmak adına yollar araç trafiğine kapatılıyor. Ülkemizde de bu tarz uygulamalar görmek sizce de çok güzel olmaz mıydı?

Duru Barbak

IPCC raporundan 5 önemli sonuç

Birleşmiş Milletler tarafından iklimin etkilerini araştırmak üzere kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli IPCC, içinde öne çıkan bilim insanlarını bulunduran ve kapsamlı araştırma raporlarıyla iklim konusunda en güvenilir bilimsel kaynaklardan biri. Yaklaşık 8 yılda bir yayınladığı raporlardan biri geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Bilimin iklim konusunda bize söylediği önemli noktalar var.

İklim krizi kesinlikle insan kaynaklı.

Raporun ana noktalarından biri iklim krizinin sebebinin net bir şekilde insanlar olması. Öncesine kadar bu düşünce net bir bilgi olarak kabul edilmiyordu, bilim insanlarının %97’si bu konuda hemfikirdi. Artık bilimsel gerçek olarak kabul ediliyor. İklim krizi biz insanların fosil yakıtları yakmamız sonucu atmosfere saldığımız sera gazlarının gezegenimizi ısıtmasıyla ortaya çıktı. Fosil yakıt tüketimimiz özellikle sanayileşme ve tüketim talebinin artması sonucu yükseldi. Yani karşılaştığımız afetler “doğal” değil, bizden kaynaklı.

İklim krizi dünyanın her yerini farklı şekillerde de olsa etkiliyor.

İklim krizinin etkilerinin farkında olmamak mümkün değil. Dünyanın her yerinde gerçekleşen çeşitli felaketleri görmek mümkün. Kimi yerde yangınlar hektarlarca ormanı yok ediyor, kimi yerde seller yüzlerce insanın canını alıyor. İklim krizinin yıkıcı etkileri olan aşırı hava olayları, yangınlar, seller, kuraklık, fırtınalar, hortumlar artık dünyanın her yerinde ve çok sık yaşanmaya başladı. Bu olaylar dünyadaki her bölgeyi aynı şekilde etkilemese de kimse güvende değil.

2040’a kadar 1.5 °C sınırını aşmış olacağız.

Eğer bu şekilde yaşamaya devam edersek önümüzdeki 10-20 yıl içerisinde Paris iklim Anlaşması’nda belirlenen 1.5 derece küresel sıcaklık artış sınırını geçmemiz kaçınılmaz. Rapora göre salımları azaltmazsak küresel sıcaklık artışı 2-3,5 dereceye kadar çıkabilir. 1.5 derece hedefi ancak dönüşümsel bir değişimle, net sıfır yolunda sıkı adımlarla mümkün olacak.

Atmosferdeki CO2 son 2 milyon yıldaki en yüksek seviyede.

Kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtları yakmamız sonucu atmosfere saldığımız CO2 oranı milyonlarca yıldır karşılaşılmamış bir seviyeye yükseldi. Ulaşım, beslenme, tüketim alışkanlıklarımız ve orman yangınları gibi durumlar atmosfere saldığımız sera gazları konusunda etkili. Gezegenimizin ısınmasını için bunları kullanmaktan kaçınmalı, devlet liderleri ve büyük şirketlerden gereken değişimi talep etmeliyiz.

İklim değişikliği daha önce görülmemiş hava olaylarının sıklığını artıracak.

İklimdeki dengesizlik aşırı yağışlar, kuraklıklar, yangınlar, hortumlarla kendini gösteriyor ve göstermeye devam edecek. Gezegen ısındıkça her türlü ekstrem hava olayı daha şiddetlenecek: aşırı yağışlar artarken kuraklıklar da artacak.

Rapor çok iç açıcı gelmemiş olsa da aslında bizi harekete geçirmek için motive eden bir etken olmalı. Henüz hiçbir şey için geç değil. Bilim insanlarının bizlere yapılması gerektiğini söylediği adımlar belli, bizler gereken baskıyı kurarak ve değişimi talep ederek bunların uygulanmasını sağlamalıyız.

Alara Civelek