SROI Nedir: 4 Başlıkta SROI (Yatırımın Sosyal Getirisi) İle Tanışın

Şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk ve kurumsal sürdürülebilirlik alanlarında attıkları adımlar, şirket içi dönüşümler ve kârın yanı sıraya sosyal etkiye odaklanmaları arttıkça etkinin ölçümlenebilmesi de önemli bir hale geliyor. Bunun için en etkin yöntem, Yatırımın Sosyal Getirisi olarak Türkçe’ye çevrilen SROI (Social Return on Investment) analizi.

Bir organizasyonun veya şirketin faaliyetlerinin toplumsal etkisini ölçmek neden önemli? Bu soru, birkaç yıldır organizasyonlar ve şirketler tarafından ciddi bir şekilde ele alınan bir konu. Yazımızda, bu soruya detaylı bir cevap sunuyoruz.

İçindekiler

SROI Nedir?

SROI; sosyal değer kavramını anlamak, sosyal etkiyi yönetmek ve maksimize etmek için dünyada en yaygın olarak kullanılan etki analizi çerçevesidir. (1)

SROI (Yatırımın Sosyal Getirisi) Analizi Neden Önemli?

Sosyal Yatırım Getirisi (SROI), bir işletmenin veya proje tarafından yaratılan toplumsal, çevresel ve ekonomik değeri ölçer. SROI, bir yatırım tarafından üretilen finansal getirileri ve ürettiği sosyal ve ekolojik sonuçları dikkate alır. Bu, bir yatırımın toplumsal ve çevresel etkilerini tanımlamayı ve ardından bu etkileri yatırımın maliyeti ile karşılaştırmayı içerir. 

SROI analizi sonucunda elde edilen bir oran, maliyetlere karşı yaratılan faydanın bir göstergesidir. Örneğin, 2:1 oranı, 1 dolarlık bir yatırımdan 2 dolarlık toplumsal değer yaratıldığını gösterir. SROI hesaplamak; etkinin finansal değerini keşfetmenin yanı sıra etkiyi iletmek ve stratejiyi etkilemek konularında yardımcı olabilir.

SROI analizi;

  • Sonuçlara dayanır: Örneğin, bir şirket karbon ayak izini düşürmek için yenilenebilir enerji yatırımları yapıyor. Ofisinin çevresine güneş panelleri kurarak, tesisinde bu enerjiyi kullanıyor. Bu projenin çıktısı kurulan güneş panellerininin sayısıdır ancak sonuç, bu panellerin ne kadar karbon salımını engellediğidir. SROI, toplumsal değerin çıktılar yerine sonuçlara odaklanması gerektiğini vurgular.
  • Paydaşa özgüdür: Bu metodoloji, her bir paydaş için toplumsal getiriyi ayrı ayrı hesaplar. Bu şekilde, paydaşları sonuçları belirleme ve değerleme sürecine kolayca dahil etmek mümkün olur.
  • Mali terimlerle ifade edilir: Sonuçlar ve yatırım miktarları mali olmayan birimlerle ölçülebilir, ancak SROI’deki tüm değerler ortak bir birimde ifade edilmelidir. Para, değeri ölçmenin en yaygın kabul gören yoludur.
  • Geçmiş ve gelecekteki faaliyetler için hesaplanabilir: Bir faaliyetin SROI analizini geçmişe dönük olarak yapabilirsiniz. Ancak planlama aşamasında SROI tahmini yapmak, geçmiş faaliyetlerin etkisini hesaplamaya çalışmaktan daha kolay olabilir. Bu, bir organizasyonun sonuçlara dayalı hedefler oluşturmasına yardımcı olabilir ve sonuçları ölçmek için doğru veri toplamasını mümkün kılar.

Yukarıdaki örneğimizde, güneş panellerinin toplam karbon salımını TL/Dolar cinsinden nasıl değerlendirirsiniz? SROI analizi, sonucun göstergelerini (örneğin güneş panellerinin sağladığı enerji sayesinde elektrik ödemelerindeki düşüş ve karbon ayak izinin düşmesi ile vergilerdeki azalma) tanımlamayı ve ardından göstergelerin Dolar/TL cinsinden değerini ölçmek için ilgili kişileri bulmayı önerir.

Ayrıca kendinize şunu sorabilirsiniz: İstenen sonucu etkileyebilecek diğer faktörleri nasıl ayırabilirsiniz? Örneğin okuryazarlıkta ulusal bir artış, okuma derslerinin okuryazarlık üzerindeki etkisini hesaplamada çıkarılmalıdır.

SROI süreci genel olarak şu adımları içerir:

  • Paydaşları belirleme: Yatırımın etkilediği tüm paydaşları tanımlamak, yatırımcıları, işletmeyi veya proje ve daha geniş toplumu içerir.
  • Sonuçları haritalama: Yatırım tarafından üretilen tüm sonuçları, hem olumlu hem de olumsuz sonuçları içerecek şekilde haritalamak.
  • Sonuçlara değer atama: Pazar değerlemeleri veya ödeme yapma anketleri gibi yöntemler kullanarak her sonuca mali bir değer atama.
  • SROI hesaplaması: Yatırım tarafından üretilen toplumsal ve çevresel değeri yatırımın maliyetine bölmek suretiyle SROI’yi hesaplamak.
  • Sonuçları iletmek: SROI sonuçlarını yatırımcılar, işletme veya proje liderleri ve daha geniş toplum gibi paydaşlara iletmek.

Genel olarak, SROI yatırımlarının toplumsal ve çevresel etkisini değerlendirmek isteyen etki yatırımcıları için değerli bir araçtır. Finansal getirileri ve daha geniş toplumsal sonuçları göz önüne alarak, yatırımcılar bilinçli yatırım kararları almalarına ve olumlu toplumsal ve çevresel değişimi teşvik etmelerine yardımcı olabilirler.

Sosyal Değer İlkeleri

Sosyal Değer İlkeleri, organizasyonlar ve bireylerin pozitif bir toplumsal etki yaratma konusunda izleyebilecekleri etik kuralları ifade eder. İlkeler, işletmelerin kar elde etmek veya kişisel çıkarlarını takip etmekten öte, topluma katkıda bulunma sorumluluğuna sahip oldukları fikrine dayanır. 

Pozitif bir toplumsal etki yaratmak için takip edilebilecek 7 ilkeden oluşan Sosyal Değer İlkeleri şu şekilde sıralanabilir:

  1. Adillik: Adil olmak, tüm bireylere eşit davranmanın yanı sıra fırsat eşitliğini ifade eder. Şirketler; adil işe alım uygulamalarını benimseyerek, çalışma yerinde çeşitliliği ve dahiliyeti teşvik ederek, kaynaklara ve faydalara eşit erişim sağlayarak adillik ilkesini uygulayabilirler. Örneğin; bir şirket dezavantajlı öğrencilere destek olmak amacıyla bir burs programı oluşturabilir, böylece eğitimde adil bir yaklaşımı teşvik eder.
  2. Hesap Verebilirlik: Hesap verebilirlik, eylemlerinin sorumluluğunu almayı ve bu eylemlerin etkisini açıkça iletmeyi içerir. Kurum ve kuruluşlar düzenli olarak sosyal ve çevresel performanslarını raporlayarak, olumsuz etkileri değerlendirip paydaş geri bildirimlerini dikkate alarak hesap verebilirlik ilkesini uygulayabilirler. Bir sivil toplum kuruluşu ise bağışların nasıl kullanıldığını açıklayıp faaliyet raporları sunarak şeffaflığı sağlayabilir.
  3. Şeffaflık: Şeffaflık, iletişim ve karar alma süreçlerinde açık ve dürüst olmayı içerir. Organizasyonlar, politika, uygulama ve performanslarıyla ilgili bilgileri paydaşlarla paylaşarak şeffaflığı uygulayabilirler. Örneğin, bir kar amacı gütmeyen organizasyon, bağışların nasıl kullanıldığını ve finansal tabloları açıklayarak işleyişlerini şeffaf bir şekilde sunabilir.
  4. Topluluk Katılımı: Topluluk katılımı; yerel topluluklarla aktif olarak iletişim kurmayı, ihtiyaçlarını ve hedeflerini ele almayı içerir. Organizasyonlar yerel girişimleri destekleyerek, topluluk organizasyonlarıyla işbirliği yaparak ve topluluk üyelerini karar alma süreçlerine dahil ederek topluluk katılımı ilkesini teşvik edebilirler. Örneğin; bir şirket, çalışanlarını topluluk projelerine gönüllü olarak katılmaya teşvik edebilir veya topluluk etkinliklerine sponsorluk yapabilir.
  5. Çevresel Sürdürülebilirlik: Çevresel sürdürülebilirlik, olumsuz çevresel etkileri en aza indirgeme ve doğal kaynakların sorumlu bir şekilde kullanılmasını teşvik etmeyi içerir. Organizasyonlar çevre dostu uygulamaları benimseyerek, doğa koruma çabalarını destekleyerek, atık ve kirliliği azaltarak çevresel sürdürülebilirliği uygulayabilirler. Örneğin; bir otel enerji tasarrufu önlemleri uygulayarak, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak ve enerji verimli cihazlar kurarak karbon ayak izini azaltabilir.
  6. Etik Yönetişim: Etik yönetişim, organizasyonların işletme faaliyetlerinde etik standartları kurmayı ve sürdürmeyi içerir. Bütünlüğü teşvik etmek, yolsuzluğu önlemek, yasalara ve düzenlemelere uygunluk sağlamak için önemlidir. Örneğin; bir şirket, çalışanlarının davranışlarını yönlendiren bir davranış kuralları setine sahip olabilir, rüşvet ve çıkar çatışmalarına karşı politikaları içerebilir.
  7. Paydaş Katılımı: Paydaş katılımı, organizasyonların faaliyetlerinin etkilenen tüm bireyler ve grupların perspektiflerini ve katkılarını aktif olarak dikkate almayı içerir. Organizasyonlar geri bildirim toplamak, anketler düzenlemek ve karar alma süreçlerine paydaşları dahil etmek suretiyle paydaş katılımını teşvik edebilirler. Örneğin; bir şehir hükümeti, yerel sakinlerin kentsel gelişim planları hakkında görüşlerini toplamak için halk danışmanlığı düzenleyebilir.

Sosyal Değer İlkeleri Neden Önemlidir?

Sosyal Değer İlkeleri önemlidir çünkü organizasyonlar ve bireylerin topluma olumlu etki yapmalarına yardımcı olur. Bu ilkeleri takip eden işletmeler; müşterileri, çalışanları ve paydaşları ile güven inşa edebilir, itibarlarını artırabilir ve marka değerlerini yükseltebilirler. Bireyler için ise Sosyal Değer İlkeleri, kişisel kararlarını ve eylemlerini yönlendirmelerine yardımcı olabilir, böylece daha adil ve eşitlikçi bir topluma katkıda bulunabilirler.

Şirketler bu ilkeleri kurumsal sosyal sorumluluk (CSR) programlarına veya sürdürülebilirlik alanında, çevresel etkiye yönelik girişimlerine entegre edebilir. Bireyler ise yerel işletmeleri destekleyerek, sivil toplumda gönüllülük faaliyetlerine katılarak veya topluluk etkinliklerine dahil olarak bu ilkeleri hayatlarına entegre edebilirler.

Bu yedi Sosyal Değer İlkesi, organizasyonların ve bireylerin toplumsal etkileri en üst düzeye çıkarmalarına yardımcı olur. Kurumsal sosyal sorumluluk programları, kişisel kararlar ve toplum katılımı gibi farklı bağlamlarda bu ilkeleri uygulayarak daha adil, eşitlikçi ve sürdürülebilir bir dünyaya katkıda bulunabilirler.

Çalışan Deneyimi: Nedir ve Nasıl Artırılabilir?

Çalışan deneyimi, pandemi ve ardından gelen büyük istifa ile insan kaynaklarının daha çok odak noktası haline geldi. Çalışma dünyasının bir yandan hızla değişen dinamiklere ayak uydururken, diğer yandan çalışanlarını memnun ve motive tutmaları giderek daha kritik hale geliyor. İnsan kaynakları alanında”çalışan deneyimi nedir ve nasıl ölçülür, çalışan deneyimi tasarımı ile çalışan memnuniyetini artırmak için neler yapılabilir” sorularının yanıtları giderek daha da önem arz ediyor. Şirketlerin sürdürülebilirlik stratejileri ise çalışan memnuniyetini artırmak konusunda kritik öneme sahip.

Öyle ki, pandemi sırasında kalıcı ve önemli kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları sergileyen şirketlerin çalışanlarının, şirketlerinin çalışmak için harika yerler olduğunu söyleme olasılıkları 15,6 kat daha fazlaydı. 25 ila 34 yaş arası çalışanların %61’i, çalışmayı seçtikleri yerde sürdürülebilirliğin kritik bir husus, olası bir işyeri seçiminde önemli bir faktör olduğunu belirtiyor. (1)

Bir başka araştırmaya göreyse, insanlar işyerinde öğrendikleri sürdürülebilirlik uygulamalarını kişisel yaşamlarına (%86) ve günlük iş faaliyetlerine (%81) dahil etmeye istekli. (2)

Bu yazımızda sizlere çalışan deneyimi nedir, sürdürülebilirlik faaliyetlerinin çalışan deneyimi uygulamalarındaki yeri ve çalışan memnuniyetini artırmaya etkilerinden bahsedeceğiz.

İçindekiler

Çalışan Deneyimi Nedir?

Çalışan deneyimi; bir bireyin bir şirkette çalışırken yaşadığı her türlü etkileşimi, hissiyatı ve deneyimi ifade eder. Bu deneyim, sadece maaş ve yan haklar gibi maddi değerlerin yanı sıra iş ortamı, kültür, liderlik tarzı, eğitim fırsatları ve işin kendisi gibi faktörleri de içerir. Temel olarak, bir çalışanın işyerinde nasıl hissettiği ve bu deneyimlerin işe bağlılık, verimlilik ve memnuniyet üzerindeki etkisini içerir.

Çalışan Deneyimi Tasarımı (EX Design)

Çalışan deneyimini geliştirmenin temel bir parçası, bu deneyimi kurum kültürü ve çalışanların ihtiyaçlarıyla paralel olarak, genellemelerden kaçınarak tasarlamaktır. Yani, şirket içinde çalışan deneyimini olumsuz etkileyen senaryoları, yaşanan problemleri, sunulan veya sunulmayan imkanları verilere de dayanarak analiz edip özelleştirilmiş bir çalışan deneyimi sunmak önemlidir. Bu sürecin 4 temel adımın şu şekilde sıralayabiliriz:

  1. Analiz ve Araştırma: Mevcut çalışan deneyimini değerlendirmek için verilere dayalı bir analiz yapın. Geri bildirimleri inceleyin, eksiklikleri belirleyin ve iyileştirme alanlarını tanımlayın.
  2. Strateji Geliştirme: Çalışan deneyimini iyileştirmek için bir strateji oluşturun. Bu strateji, liderlik tarzından eğitim programlarına kadar çeşitli faktörleri içermelidir.
  3. Uygulama ve İzleme: Stratejiyi hayata geçirin ve sonuçları düzenli olarak izleyin. Geri bildirimleri dikkate alarak gerektiğinde ayarlamalar yapın.
  4. Eğitim ve Geliştirme: Çalışanların becerilerini ve yeteneklerini geliştirmelerine olanak tanımak için eğitim ve geliştirme fırsatları sunun.

Sürdürülebilirlik, çalışan deneyimi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Çalışanlar, sürdürülebilirlikle ilgili olumlu çabalar gösteren şirketlerde çalışmaktan memnuniyet duyarlar ve bu şirketleri tercih ederler. Ayrıca, sürdürülebilirliği iş seçimlerinde önemli bir faktör olarak görürler.  Sürdürülebilirlik, çalışanların sağlığı ve refahını destekler. Çalışanlar, sürdürülebilir binalarda çalıştıklarında iş memnuniyeti, sağlık sonuçları ve verimliliklerinin arttığını belirtmektedirler. 

Sürdürülebilirlik ve Çalışan Deneyimini İyileştiren Etkisi

  • Amaç Duygusu: Sürdürülebilirlik, çalışanlara amaç duygusu kazandırabilir. Sürdürülebilirlik projelerine katılan çalışanlar, daha anlamlı ve amaçlı çalıştıklarını hissedebilirler. Amaçlı çalışanlar daha motive olur ve inovasyonu teşvik ederler.  
  • İşbirliği ve Çalışan Bağlılığı: Sürdürülebilirlik aynı zamanda işbirliğini ve inovasyonu teşvik eder. Çalışanlara sürdürülebilirlik projelerinde birlikte çalışma fırsatları vermek, iş memnuniyetini ve çalışan bağlılığını artırabilir.  Sosyal sorumluluk projeleri ve sürdürülebilirlik çalışmalarına katılan çalışanların şirkete olan bağlılıkları artabilir. Ayrıca, şirketin itibarı ve marka imajını da olumlu yönde etkiler. 
  • Yeni yetenekleri çekme ve İş Güvencesi: Sürdürülebilirlik, iş güvencesine katkı sağlayabilir. Sürdürülebilik, uzun vadeli iş başarısını teşvik ederek çalışanların iş güvencesini artırabilir.  Sonuç olarak, sürdürülebilirlik çalışan deneyimini önemli ölçüde etkileyebilir ve bu da yeni yetenekleri çekme, mevcut çalışanları ilhamlandırma ve iş hedeflerini başarma konusunda organizasyonları farklı kılabilir.
  • Sürdürülebilir bir çalışan deneyimi oluşturmak için, iş yerinde sürdürülebilirlik değerleri ile uyumlu bir kültürün oluşturulması önemlidir. Çalışanların sağlığını ve refahını desteklemek, işbirliği ve inovasyonu teşvik etmek, çeşitlilik ve eşitliği vurgulamak bu süreçte kritik öneme sahiptir. Liderlerin sürdürülebilirliği desteklemesi ve çalışanların katılımını teşvik etmesi de gereklidir.  Ayrıca, çalışanların sürdürülebilirlik konularında eğitilmesi ve geliştirilmesi de önemlidir. Sürdürülebilirlik prensiplerini eğitim ve geliştirme programlarına entegre etmek, çalışanların sürdürülebilir uygulamalara katkıda bulunmalarına yardımcı olabilir.  

ecordingApp ile Çalışan Deneyimini İyileştirmek

Büyük İstifa Hareketi, insanların yaptıkları işte anlam arayıp bulamaması ile büyüdü ve tüm dünyada bir insan kaynakları terimi olarak önem kazandı. Maaş ve yan haklar gibi maddi değerlerin yanı sıra iş ortamı, kültür, liderlik tarzı, eğitim fırsatları gibi eylemlerin yanı sıra şirketin sosyal etkisi ve topluma sunduğu fayda da çalışan deneyimini artıran etkenlerden biri olarak öne çıktı.

Sonuç olarak, sürdürülebilirlik iş dünyasında giderek daha fazla önem kazanıyor ve bu, çalışan deneyimini önemli ölçüde etkiliyor. Çalışanlar, sürdürülebilirlikle uyumlu bir iş ortamında çalışmayı tercih ediyorlar ve bu da organizasyonların sürdürülebilir başarıya ulaşmalarına katkı sağlıyor.

Oyunlaştırma yöntemiyle çevre bilinci ve sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları kazandırmak amacıyla geliştirilen ecordingApp; kurum içi kullanım aboneliği ile çalışanlarınızı iklim krizine karşı mücadeleye ve karbon ayak izlerini azaltmaya teşvik ederken, sürdürülebilirlik yaklaşımını da kurum kültürü haline getirmenize katkı sunar. Ayrıca ekip içi ve ekipler arası mücadeleler ile eğlenceli bir deneyime dönüşürken, lider sıralaması ve çevresel etki raporuyla onları çevre dostu yaşama teşvik eder. 

Detaylı bilgi için lütfen bizimle iletişime geçin.

Gıda israfını önlemenin 7 yolu

Günümüzde dünya üzerinde 811 milyon insan açlıkla mücadele ediyor, diğer yandan her yıl 1.3 trilyon ton gıda israf ediliyor ve atılıyor. Her yıl israf edilen bu gıda, açlık çeken insanların ihtiyacını 4 kat fazlasıyla karşılayabilir. Özellikle gelişmemiş ülkelerde var olan gıda güvensizliği, iklim krizinin getirdiği etkilerle şiddetlenmeye devam ediyor ve dünya’nın her kesimini tehdit ediyor. Gıda israfı aynı zamanda karbondioksit salınımına da sebep olarak iklim krizini tetikliyor. Dünya’da bu kadar aç insan varken trilyonlarca ton gıda israf edilmesi çok büyük bir adaletsizlik. Bu israfın tükettiği kaynaklar ve gezegenimize verdiği zarar da göz ardı edilemez. (kaynak 1) (kaynak 2)

Bu önemli konuda atmamız gereken en önemli adım: gıda israfını önlemek. Peki nasıl?

1. İhtiyacınız kadar alın

Gıda alışverişine çıktığınızda gerekenden fazlasını satın almaktan kaçının. İhtiyaçlarınızı belirleyin ve alışverişinizi önceden planlayın. Dolabınız hâla doluysa önceliği onları tüketmeye verin, daha sonra yeni ürünler alın. Tok karnına alışverişe gitmek de aşırıya kaçmamak için yardımcı olacaktır.

2. Çirkin gıdaları dışlamayın

Farklı renkte, farklı biçimde ve göze güzel gelmeyen sebze meyveleri satın alın. Sırf görüntüleri yüzünden tercih edilmeyip israf ediliyorlar, oysa görüntüleri farklı olmasına rağmen tatları aynı.

3. İlk olarak önceden aldığınız gıdaları tüketin, son tüketim tarihlerine dikkat edin

Daha önceden aldığınız gıdalara öncelik verin, böylece onlar bozulmadan tüketilmiş ve çöpe atılmamış olacaklar. Daha sonra yeni aldığınız ürünleri tüketebilirsiniz. Son kullanma tarihlerini geçirmemek için de özen gösterin.

4. Gıda atıklarını nasıl değerlendirebileceğinize bakın

Çeşitli sebze saplarını, kabuklarını, köklerini biriktirip daha sonra bunları kaynatarak değerlendirin. Böylece çorbalarda ve yemeklerde kullanabileceğiniz bir sebze suyu elde etmiş olursunuz. Organik gıda atıklarını biriktirerek bunları kompost yapın. Böylece atıkları toprağın verimini artırarak doğaya geri kazandırmış olursunuz. Çeşitli kompost yöntemlerini araştırıp kendinize en uygununu seçin. Şehir yaşamına en uygun tiplerden biri olan Bokashi Kompostu için gereken kova ve malzemeleri edinip başlayabilirsiniz. Kompostunuzu varsa kendi bahçenizde, yoksa belediyenizle iletişime geçip belirlediğiniz şekilde değerlendirin.

5. Doğru saklama yöntemlerini kullanın

Kimi gıdalar buzdolabında, kimisi dışarıda saklanmalı. Aldığınız gıdaları saklamak için en doğru yöntemleri araştırın ve bunları uygulayın.

6. İhtiyacı olanlarla paylaşın

Artan gıdalarınız varsa bunları atmak yerine sokak hayvanlarını besleyin, ihtiyaç sahiplerine verin ve çeşitli kurumlara bağışlamayı deneyin.

7. Aşırı fazla yemek yapmaktan kaçının

Yemeği kaç kişinin yiyeceğini göz önünde bulundurarak yapacağınız miktarı planlayın, fazla yemek yapıp israf olmasından kaçının.

Alara Civelek