İklimimiz hızla değişiyor ve bu değişikliklerin etkilerini her geçen gün daha fazla hissediyoruz. Aşırı hava olaylarının varlığına sık sık şahit olmaya, sürekli çıkan yangınlarla ülkedeki orman varlığımızı hiç olmadığı kadar yüksek seviyede kaybetmeye başladık. İklim krizi küresel bir tehdit ve bununla başa çıkmak için küresel bir eyleme ihtiyaç var. Paris İklim Anlaşması ise bize bu konuda bir yol gösteriyor.
Bu yazımızda Paris İklim Anlaşması gibi radikal bir sözleşmenin öncesinde ve sonrasında olanları, anlaşmanın neleri kapsadığını ve Türkiye’nin bu anlaşmaya katkılarını konu alıyoruz.
İçindekiler
- Paris Anlaşması’ndan Önce Neler Vardı: Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
- Birleşmiş Milletler İklim Konferansı Nedir?
- Kyoto Protokolü
- Paris İklim Anlaşması Nedir?
- Paris İklim Anlaşması Neleri Kapsar?
- Paris İklim Anlaşması ve Türkiye’nin Durumu
Paris Anlaşması’ndan Önce Neler Vardı: Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin imzaladığı ilk çevre sözleşmesidir. Bu sözleşme, insan kaynaklı çevre kirliliğinin önüne geçilmesi ve sera gazı salımının azaltılmasını amaçlamaktadır. Sözleşme, ilk olması nedeniyle önemli olsa da ülkeler için yaptırım noktasında yetersiz kalmaktadır.
Sözleşme 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janeiro şehrinde imzaya açılmıştır. Birleşmiş Milletler Rio Zirvesi olarak da bilinen bu toplantı, ülkelerin çevre adına çalışmalar yapmaya başlaması için ortak bir mutabakat sağlamasından dolayı bir milad noktası olarak kabul edilmektedir.
Ülkeler tarafından imzalanmasının ardından, 1994 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change, UNFCCC), beraberinde Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’nı getirmiştir.
Birleşmiş Milletler İklim Konferansı Nedir?
Birleşmiş Milletler İklim Konferansı (Conference of the Parties, COP), 1994 yılında yürürlüğe giren sözleşmenin sonrasında her yıl düzenli olarak gerçekleştirilmeye başlanmıştır. İlk konferans (COP1) Almanya’nın Berlin şehrinde, 1995 yılında gerçekleştirilmiştir.
Fun Fact: Dönemin Almanya Çevre Bakanı Angela Merkel’dir ve konferansa başkanlık etmiştir.
COP1’de ülkelerin karbon gazı salımlarını 1990 yılına göre 2005 yılına kadar %20 oranında azaltmaları hedefleyen bir protokol imzalanmak istenmiştir. Ancak protokol kabul edilmemiştir. Bu süreçte 2 yıl sonrası için bir hazırlık yapılması kararlaştırılmıştır. Bu da Kyoto Protokolü’nü beraberinde getirmiştir.
Kyoto Protokolü
Adını COP3’ün gerçekleştirildiği Japonya Kyoto’dan alan bu protokol, ülkelerin sera gazlarını hedeflerle taahhüt ettikleri ilk protokol olarak tarihte önemli bir yer tutmaktadır.
Endüstrileşmiş ülkeler ve bazı Orta Avrupa ülkeleri 2008-2010 yılları arasındaki sera gazı emisyon oranlarını 1990 yılına göre yaklaşık %6-%8 oranında azaltmayı taahhüt etmiştir. Dönemin en çok sera gazı salımlarının sahibi Amerika Birleşik Devletleri ise %7 azaltımı taahhüt etmiş olsa da, 2001 yılında ABD yönetimi protokolü açıkça reddetmiştir.
Kyoto Protokolü, iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla sanayileşmiş ülkeleri sera gazı emisyonlarını belirli bir dönemde azaltmaya çağırıyordu. Protokolün yürürlüğe girmesi için, en az 55 ülkenin Protokolü onaylaması gerekiyordu ve bu ülkelerin toplam sera gazı emisyonlarının sanayileşmiş ülkelerin toplam emisyonlarının en az %55’ini oluşturması gerekiyordu.
Ancak, Protokolün onay süreci oldukça zaman aldı. Ülkelerin kendi iç mekanizmalarında Protokolü onaylamaları, iç hukuklarına uygun şekilde düzenlemeler yapmaları ve ulusal onay süreçlerini tamamlamaları gerekiyordu. Bu nedenle, protokolün yürürlüğe girmesi için gerekli olan koşullar 2005 yılına kadar sağlanabilmiştir.
Paris İklim Anlaşması Nedir?
2015 yılında Fransa’nın başkenti Paris’de, 197 ülkenin katılımı ile BM İklim Değişikliği Konferansı’nın 21.si gerçekleştirilmiştir. Bu konferansa katılan ülkeler arasında Türkiye de yer almaktadır.
İklim krizinin önüne geçmek ve ortalama hava sıcaklığı artışını 1.5 santigrat derece ile sınırlandırmak, mümkünse 2 santigrat derecenin üstüne çıkmamak amacıyla 192 ülkenin imzaladığı bir uluslararası sözleşmedir.
Anlaşmanın başlıca hedefleri şunlardır:
- Sıcaklık Artışını Sınırlama
Anlaşma, küresel sıcaklık artışını endüstri öncesi seviyelere göre 2°C’nin altında tutma hedefini taşımaktadır. Ayrıca, 1.5°C’lik bir sınırlamanın sağlanması için de çaba gösterilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu, tehlikeli iklim değişikliği etkilerini azaltmaya yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
- Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılması
Anlaşma, ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltma taahhütlerini içerir. Ülkeler, kendi ulusal katkılarını sunar ve bu katkılar sürekli olarak gözden geçirilerek güncellenir.
- Finansman ve Destek
Anlaşma, gelişmekte olan ülkelere iklim değişikliği ile mücadele ve uyum sağlama çabalarına destek olmak üzere finansman ve teknik yardım sağlanması gerektiğini vurgular.
- Adaptasyon (Uyum)
Anlaşma, iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için gelişmekte olan ülkelere destek olunması gerektiğini belirtir.
- Şeffaflık ve Raporlama
Ülkeler, emisyon azaltım taahhütlerini düzenli olarak raporlamalı ve şeffaflık ilkesine uygun olarak ilerlemelerini paylaşmalıdır.
Paris İklim Anlaşması Neleri Kapsar?
Paris İklim Anlaşması kapsamında ülkeler kendi sera gazı azaltım hedeflerini belirlerler. Bu hedeflerde Mutlak Azaltım, Tavan Emisyon Yılı, Referans Senaryodan Azaltım ve Emisyon Yoğunluğu hedefi başlıkları yer almaktadır. Ülkeler bu başlıklarda kendi hedeflerini beyan etmektedir. Bu başlıkları biraz açacak olursak;
- Mutlak Azaltım
Sera gazı emisyonlarının miktarını, önceki dönemlere kıyasla gerçek anlamda azaltmayı ifade eder. Yani, belirli bir dönemde, örneğin yıl bazında, toplam emisyon miktarının azaltılması hedeflenir. Bu, emisyonların artmaya devam etmesini önlemek ve gerçek anlamda azalmayı sağlamak amacıyla yapılır.
- Tavan Emisyon Yılı
“Tavan Emisyon Yılı,” bir ülkenin veya bir kuruluşun belirli bir dönemde (genellikle bir yıl) en yüksek sera gazı emisyonlarını ifade eder. Bu terim, emisyon azaltım hedefleri veya taahhütler belirlerken referans olarak kullanılır. Ülkenin en yüksek emisyonu hangi yıl yapacağını söyler. Bu yıldan itibaren ülkenin sera gazı emisyonlarının azalması beklenir.
- Referans Senaryodan Azaltım
Bu kavram, bir ülkenin veya bölgenin, emisyonlarını belirli bir dönemdeki (genellikle tavan emisyon yılı olarak adlandırılan) emisyon seviyesine kıyasla ne kadar azaltmayı planladığını ifade eder.
Referans senaryo, genellikle belirli bir eğilim, teknolojik gelişme ve politika durumu temel alınarak oluşturulur. Bu senaryo, mevcut trendlere göre emisyonların nasıl artabileceğini öngörür. Referans senaryodan azaltım, bu varsayımsal referans senaryosundan daha düşük emisyon seviyelerine ulaşmayı ifade eder. Yani, emisyonlar referans senaryosundan daha az artar veya daha fazla azalır.
İklim değişikliği ile mücadelede, referans senaryodan azaltım, emisyonların kontrol edilmesi, azaltılması ve sürdürülebilir bir gelecek için taahhütlerin yerine getirilmesi anlamında önemlidir.
- Emisyon Yoğunluğu Hedefi
Genellikle bir ülkenin veya bir kuruluşun ekonomik faaliyetlerine bağlı olarak ürettiği sera gazı emisyonlarını belirli bir göstergeye göre düşürmeyi amaçlayan bir hedeftir. Bu gösterge, genellikle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) veya enerji üretimi gibi birim başına emisyonları ifade eder.
Emisyon yoğunluğu hedefi, ekonomik büyüme ve faaliyetlerin sera gazı emisyonlarını azaltmak veya kontrol etmek amacıyla daha verimli hale getirilmesi gerektiği fikrine dayanır. Bu tür hedefler, emisyonları doğrudan azaltma hedefleriyle birleştirilebilir veya tamamlayıcı olarak kullanılabilir.
Örneğin, bir ülke veya bir sektör, belirli bir yıl veya dönemde GSYİH başına düşen sera gazı emisyonlarını belirli bir oranda azaltmayı hedefleyebilir. Bu, ekonomik büyüme ve faaliyet artışı sürerken toplam emisyonların azalmasını sağlamayı amaçlar. Bu tür hedefler, sürdürülebilir kalkınma ve çevresel koruma amaçlarına yönelik stratejilerin bir parçası olabilir.
Paris İklim Anlaşması ve Türkiye’nin Durumu
Anlaşma, 2020 sonrası dönem için küresel ölçekte tüm ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdünde bulunmalarını öngörmüş ve bu taahhütlerin ulusal katkı beyanları aracılığıyla yapılmasını sağlamıştır.
Türkiye, 2015 yılında Paris Anlaşması’nı imzalayarak destek vermiş, ancak iç hukuk onay süreci bir süre devam etmiştir. 7 Ekim 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı ile anlaşma onaylanarak iç hukukta da resmiyet kazanmıştır.
Paris Anlaşması’nın en önemli hedefi, sanayileşme öncesi dönemle kıyaslandığında küresel sıcaklık artışını 2 santigrat derecenin altında tutmak ve mümkünse 1.5 santigrat dereceyle sınırlamaktır.
Türkiye, Ulusal Katkı Beyanı (NDC) aracılığıyla 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarının artışını %21 oranında azaltma taahhüdünde bulunmuş ve bu taahhüdünü daha sonradan güncelleyerek %41’e çıkarmıştır. Bu güncellemeyle, 2030 yılına kadar yaklaşık 500 milyon ton emisyon azaltımı hedeflenmekte ve 2038 yılına kadar emisyon tepe noktasına ulaşılması planlanmaktadır.
Türkiye’nin Paris Anlaşması’ndaki taahhütleri, gelişmiş ülkelerle uyumlu olarak “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler” ilkesine dayanmaktadır.
Bu çerçevede, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal koşulları dikkate alınarak emisyon azaltımı ve iklim değişikliği ile mücadele çabaları şekillendirilmektedir. Ülke, gelişmekte olan bir ülke olarak bu çerçevede yer alarak kendi özgün şartlarını göz önünde bulundurarak katkıda bulunmaktadır.
Paris Anlaşması’nın uygulama mekanizmaları da kademeli olarak hayata geçirilmektedir. 2021 yılında Glasgow’da düzenlenen COP 26 toplantısında, anlaşmanın nasıl uygulanacağına dair hususları içeren Kural Kitap (Paris Agreement Work Program) tamamlanmıştır.
Bu kapsamda, ülkeler ulusal katkı beyanlarını güncellemek ve daha yüksek hedefler koymak üzere düzenli olarak inceleyip sunmak durumundadır.
Oğuz Ergen